Su Dunyasi - Dalıs Teknikleri

Başlangıç

Serbest dalış hem dinlendirici hem de eğlendirici özelliğe sahip olmasının, insanı zinde tutmasının yanı sıra; bize bambaşka bir dünyanın kapılarını aralayan bir tutkudur.
Dalış bir zevktir;ancak güvenlik,ondan da önce gelir.Zevkli olan bu sporu ölümcül bir oyuna çevirmemek gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki kurallar göz ardı edilerek yapılan her dalış, ölüm riski taşır. Bu yüzden dalış yapmadan önce tehlikeleri bilmek ve bu riskleri iyi yönetmek, her şeyden önemlidir. Çünkü hiçbir av hayvanı insan hayatından daha da önemli olamaz.

CİĞERLERİMİZ NASIL DOLDURALIM

Bu yazıyı bizimle paylaştığı için Sayın Jak BOENO ya çok teşekkür ediyoruz.
Apnea ve sualtı avcılığı için, ciğerlerin doğru ve tam doldurulmaları çok önem taşır. Bu işlem, tamamen teknik bir konudur ve sağlıklı bir bünyenin kolaylıkla başarabileceği bir işlemdir.
Konsantrasyon, zihin gücü ve düşünce becerisi, nefesli dalışın psikolojik kısmını yani yarısını oluşturur. Bu becerileri geliştirmek için, konu hakkında bilgi toplamak, okumak ve bol bol antrenman gerekiyor. İşin diğer yarısı, doğru nefes alıp verme, ciğerlerin tam ve doğru doldurulmaları, diyafram kullanımı, nefes tutma şekil ve teknikleri gibi parametrelerden oluşur.
Sıkça bahsedilen ciğer kapasitesi deyimi, ciğerlerimizin tam dolu olduğu zaman, içindeki havanın hacmini ifade eder. Standartlar dahilinde ortalama değer 6 litredir. Ciğer hacmi 9-10 litreyi bulan insanlar olduğu gibi, 4 litre ile sınırlı olanlar da mevcut.
Ciğer kapasitesinin yüksek olması, avantajdır, ancak herşey demek değildir. Önemli olan, ciğerlerimize doldurduğumuz havayı, mümkün olduğu kadar ekonomik ve dikkatle kullanmaktır. En çok oksijeni kaslarımız tüketir. Bunun anlamı, sualtında iken mümküm olduğu kadar, suya uyum sağlamak, ağır hareket etmek, gereksiz devinimlerden kaçınmaktır. Bu disiplinin, avcılık için de çok önem taşıdığını unutmayalım.

Doğru nefes alıp vermek ve hipervantilasyon
Vantilasyon ritmi, organizmanın, ihtiyaç duyduğu oksijen miktarına göre belirlenir. Kandaki karbondioksit miktarının yükselmesi ve oksijen miktarının düşmesi, nefes alma ihtiyacı oluşturur. Nefesimizi tuttuğumuz andan itibaren, organizmanın oksijen ihtiyacı, ciğerlerimizde, depoladığımız havadan kullanılacaktır.
Ne kadar az oksijen tüketirsek, nefes tutma süresi uzar, ancak tehlike sınırı olduğunu da hatırlatalım.
Oksijeni, kandaki kırmızı hücreler taşır. Bu hücreler, her zaman satüredir, yani, hava ile temas ettikleri anda, yüklenebilecekleri tüm oksijeni alırlar. Bu özellik, çok önemli bir konunun anlaşılmasına yardımcı olacaktır ; 

Hipervantilasyon
Derin ve arka arkaya yapılan nefes alıp verme işlemine hipervantilasyon diyoruz. Nefesli dalış ve sualtı avcılığının, bugünkü seviyelerine henüz ulaşmadığı 60 lı yıllarda, hipervantilasyonun, apnea süresini uzattığı ve yapılmasında fayda olduğu düşünülüyordu. Ancak, bu tekniğin son derece riskli ve hatta senkop sonucu ölüme neden olabileceği artık biliniyor. Kırmızı hücrelerin, her zaman oksijenle tam olarak yüklendiğini biliyoruz, o halde, nefes alıp verme sıklığı ve derinliği ne olursa olsun, bu hücreler, alabileceğinden daha fazla oksijen yüklenemez, yani kandaki oksijen miktarı artmaz ancak başka bir olay meydana gelir. 

Karbondioksit seviyesi, kritik uyarı noktasının altında kalır. Nefes alma ihtiyacını belirleyen bu seviye, alt sınırda olduğu için nefes almaya ihtiyaç duymayız, halbuki oksijen tükenmeye devam etmektedir.
Sualtında iken, kendimiz çok konforlu hissederiz ve organizmamızın oksijene ihtiyacı olduğu halde, uyarı sistemini kandırdığımız için, hava alma ihtiyacı oluşmaz. Çıkışa geçtiğimiz zaman geç kalınmış ise, bilinç kaybı ve bayılma, birden gelir ve eğer yalnız isek, boğulma ve ölümle sonuçlar. Apneistlerin ve sualtı avcılarının en büyük düşmanı olan Senkop meydana gelir. Bu nedenle, özellikle yeni başlayanlar için çok önemli bir temel uyarı yapmak gerekiyor ; Kesinlikle Hipervantilasyon Yapmayınız

Nefes alıp verme ritmi, sakin ve uzun periyodlu olmalıdır. Av sırasında, nefes nefese kaldı iseniz, muhakkak ara verin, tekneye veya kıyıya çıkın, birkaç balık ayıklayın, yer değiştirin veya partnerinizle sohbet edin ve en az 10 dakika soluklanın.

Avlanma ritmi çok önemlidir. Örnek vermek gerekirse, 10 metrelerde avlanıyorsanız, iniş çıkış dahil 1 - 1,15 dakika, iyi bir performanstır. Bu süreyi aşmamak kaydı ile, her dalış arasına, ortalama 3 dakika soluklanma koyarsanız, uzun süre av yapabilirsiniz


Ciğerlerin tam doldurulması
Ciğerlerimiz, kaburgalarımız ve alt kısımda bulunan diyafram kası ile çevrelenir. Öncelikle diyaframın, aşağı hareketi, sonra, kaburga ve köprücük kemiklerinin ileri ve yukarı hareketleri ile ciğerler şişer, aynı hareketlerin tersi ile söner. Oturduğumuz yerde veya dinlenirken, dolum işlemi oldukça sınırlıdır.

Gerektiği kadar hava alır ve veririz. Oysa, nefesli dalış için, dolum işleminin, ciğerlerin en uç noktalarına kadar yapılması gerekiyor. Bu işlem birkaç safhadan oluşur.
Satıhta gerektiği gibi soluklanıp gevşediniz. Kalp ve nefes alıp verme ritminiz normal sınırlarda.
Ciğerlerinizi zorlamadan nefesinizi verdikten sonra, önce diyaframınızı çalıştırarak, ciğerlerin alt ve uç kısımlarını tam olarak doldurun. Bunu yapabilmek için, göğsünüzü kullanmadan, karnınızı, bir hamile gibi şişirin. Bu işlem sonucu, diyaframınız, alabileceği en aşağı pozisyonu alacaktır. Hemen arkasından, karnınızın pozisyonunu bozmadan, göğsünüzü şişirin ve dolum işlemini, omuzlarınızı biraz geri alarak tamamlayın. Bu çalışmayı, karada, yere bağdaş kurarak ve belinizde sizi sıkan bir şey olmadan çalışabilirsiniz.

Boşaltma işlemi de aynı şekilde tersine sıra ile yapılır. Ciğerlerinizi tamamen boşaltmak için efor sarfetmeyin.
Karnınızı şişirebilmeniz için, kullandığınız ağırlık kemerinin esnek malzemeden olması gerekiyor.


Nefesin tutulması
Ciğerlerinizi tam olarak doldurdunuz. Sıra deponun ağzını kapatmaya geldi. Ciğerlerin kapatılma yöntemi oldukça önemlidir. Özellikle yeni başlayanlar, bu konuda sıkça hata yaparlar.
Nefesinizi, diyaframdan tutabilirsiniz. Bu durumda, diyafram kasılır ve o pozisyonda kalır. Ciğerleri sürekli aşağı çekili tuttuğu için de siz nefesinizi tutmuş olursunuz. Ciğerlerinizi doldurduktan sonra, ağzınızı kapatmadan bu şekilde nefesinizi tutabilirsiniz.
Diyafram oldukça büyük bir kastır ve çalıştığı zaman çok oksijen tüketir. Nefes tutmak için, diyaframınızı kasıyorsanız hem belirli oranda stres yaşarsınız hem de, apnea süreniz kısalır.
Ciğerlerinizi bir balon gibi düşünün. Havanın tek çıkış yolu olan gırtlağınızı kapatırsanız, bu balonun ağzını bağlamış olursunuz. Yutkunma işlemi sırasında, nefes borunuz nasıl kapanıyorsa, aynı işlemi bilinçli olarak yapmayı deneyin. Tarifinden daha kolay olduğunu göreceksiniz. Nefesinizi, gırtlağınız ile tuttuktan sonra, diyafram ve göğüs kafesiniz rahat pozisyonda serbest bırakın, ciğerlerinizdeki hava, her noktaya aynı basıncı uygulayacağı için, nefes tutmanın meydana getirdiği stresi en aza indirger.


Birkaç püf noktası

Ciğerlerini, hiçbirzaman patlayacakmış kadar doldurmayın
Kesinlikle hipervantilasyon yapmayın
Oksijen ihtiyacınız sizi zorlamadan önce, henüz rahat iken, işinizi bitirip çıkmaya bakın
Nefesli dalış, belirli disiplinler haricinde, ve özellikle sualtı avcılığı için kullanıldığında, bir yarışma olmamalıdır. Bu sporu, kendi zevkiniz ve huzurunuz için severek yapın.
Her zaman doğru malzeme kullanın.

KULE TEKNİĞİ 


Şunu unutmamak gerekir ki kule tekniği balık kovalamak anlamına gelmez. Aksine balığı ürkütmeden ona yaklaşma sanatıdır.

Bütün tekniklerde olduğu gibi sessiz olmak öncelikli kuraldır. Bunun için yapılması veya yapılmaması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz.

1. Paleti su yüzeyinden çırpmamak, dalarken palete çok geniş çaplı çark yaptırmamak
2. Ağaşonun tersine asla herhangi bir ses çıkarmamak
3. Şnorkeli ağızdan çıkarmak
4. Mümkünse ördek dalışı yaparak dalma esnasındaki su çırpıntısını en aza indirmek
5. Balığa yaklaşırken vücudun düz pozisyonda olmasına dikkat etmek
6. Ani hareketlerden kaçınmak

Pek çok acemi dalıcı, balığı gördüğü zaman doğrudan üzerine gider ve çoğunlukla bu hareket balığın kaçmasıyla sonuçlanır. Bunun yerine sakin bir şekilde balığı takip etmek ve onun 90-75 derece açıyla üstüne (tam dik denebilecek bir pozisyona) çıkmaya çalışmak gereklidir. Çünkü bu üst kısım, balıklar açısından kör nokta olarak tabir edilebilecek bir noktadır.
Çok dikkat çekici hareketler yapılmadığı ve aşırı sesler çıkartılmadığı takdirde balıklar bu koridoru görmez. Bu koridor iyi kullanılabilirse başarı sansı %80'dir.
 
Ancak her kule dalışının garanti sonuç vermesi beklenemez. Özellikle çok dalış yapılan mera alanlarında balık ürkek olur ve en ufak bir gölge bile görse hemen oradan uzaklaşır. Dolayısıyla bu tür yerlerde başka tekniklerin denenmesi uygun olur.

Kule tekniği balığa dik atış yapmayı gerektiren bir pozisyon olduğu için atış pratiğimizin iyi olmasını gerektirir. Acemi avcılar çoğu zaman balığa çok yaklaşsalar da tetik çekerken heyecanlanarak kabzayı çok sıkmakta ve genellikle atış fiyaskoyla sonuçlanmaktadır.

Kule tekniği için genellikle 90'lığın üzerinde tüfekler kullanılırsa iyi sonuç verir.

AGAŞON




Balığı Çağırma Sanatı

Balıkların doğal koşullarda meraklı canlılar olduklarını fark etmişsinizdir. Agaşon tekniği, onların bu davranış biçimlerinden faydalanma temeline dayanır ve açık suda yapılabilecek en uygun avlanma şeklidir. Diğer tekniklerle avlanması pek mümkün olmayan birçok makbul balık bu teknikle avlanabilir.
Başarılı bir agaşon sonsuz keyif verir. Su altında, avınız ile aynı şartları paylaşarak giriştiğiniz düello, bu ortama ne kadar uyum sağlayabildiğinizle orantılı olarak başarıya ulaşır.
Her mevsim ve derinlikte yapılabilen agaşon avının tecrübelerle oluşmuş genel kurallarına göz atalım .

GENEL KURALLAR

-Yer seçimi başarılı bir agaşonun püf noktasıdır. Yattığınız yer ve pozisyonunuz yanlış ise, uzun süre beklersiniz.
-Görüş iyi ise, keşif dalışına pek gerek duymadan, satıhtan yer seçimi yapabilirsiniz. Avınızın aydınlık taraftan gelmesini sağlamak için gölge ve aydınlığın karıştığı yerleri tercih edin ve yatacağınız yeri gölgede seçin.
-Genellikle aynı meralarda dalıyorsanız, dip yapısını ve balık davranışlarını inceleyin ve hatırlayın. Balıklar tehdit altında iken sığdan derine doğru kaçmayı tercih ederler, o halde, derinden sığa doğru yatıp beklemek daha iyi sonuç verir.
-Aynı noktada arka arkaya agaşon yapmayın. İlk denemenize kimse gelmemişse, hemen arkasından yapacağınız ikinci denemeye de kimse gelmeyecektir.
Seçtiğiniz yere olabildiğince fark edilmeden ulaşın. Dip yapısı uygunsa, apnea kondisyonunuzun izin verdiği ölçüde, dalışınıza geriden başlayın ve agaşon noktasına dipten saklanarak ulaşın.
Dibe birkaç metre kala palet vurmayı kesin, negatif iseniz sessizce düşmek çok avantaj getirir.
-Seçtiğiniz yere ulaşınca doğru yönde yatın ve dip yapısının size sunduğu tüm imkanlardan faydalanın. İçine sığabileceğiniz derin çatlaklar, erişteler, üzerine yatabileceğiniz yukarı meyilli büyük taşlar uygun yerlerdir.
-Cinslerin davranış biçimleri farklıdır. Levrek, karagöz, kikla agaşona iyi gelirler. Saklandıktan sonra kendinizi göstermeniz hemen sonuç verir. Aksine sinarit ve çipura son derece temkinli ve kurnaz balıklardır.
Dip yapısı çok engebeli ve taşlık ise, çok zor yaklaşırlar, bu nedenle sinarit avı için düz zeminler daha uygundur.
Balık davranışları ve avlanma yöntemlerini ayrı bir konu olarak ele alacağız.
-Saklanmanın yanı sıra, ses kaynakları kullanmak da balıkların dikkatini çeker. Gırtlağınızdan çıkaracağınız ritmik sesler, kemere veya taşa vurulan kabza, lastik gıcırtıları meraklarını cezp eder.
-Kumluk dipte iseniz, önünüzde bir miktar kum kaldırıp bulanıklık sağlayın. Bu yöntemi sadece kumluk zeminde uygulayın, çamur varsa bulanıklık uzun süre kaybolmaz. Avınız sizi net olarak göremediği için yakınınıza kadar sokulabilir, ancak sizin de onu görme imkanınız kısıtlıdır. Karşılaşma çok ani olabilir. Buna hazırlıklı olun.
-Atış için her zaman hazır olmanız gerekir. Tüfeğinizi kolunuzun devamı gibi ileri uzatabilecek kadar müsait çatlak veya zemin bulmak zordur, ayrıca yön değiştirmeniz gerekirse, kolun tamamı hareket edeceği için avınız büyük ihtimalle kaçacaktır.
-Tüfeğinizi, önünüzdeki uygun bir noktaya, ortasından dayayın. Dirseğiniz kırık pozisyonda iken, küçük bir bilek hareketi ile, tüfeğin yönünü değiştirebilirsiniz. Yattıktan sonra hareket etmek doğru değildir ancak çok küçük değişiklikler gerekebilir.
-Başınızı oynatmayın. Sığ agaşonlarda geniş görüşlü maskeler kullanırsanız, sadece gözlerinizle etrafı ve avınızın hareketlerini takip edebilirsiniz. · Üzerinize birden fazla balık geliyorsa, içlerinden birine odaklanın. Daha büyüğünü görürseniz bile, hedefinizi değiştirmeyin. Çok sık yapılan bir hatadır ve genellikle agaşon, boşa atışla veya hiç atış yapmadan sonuçlanır.
-Tüfeğinizin yönünü değiştirmek isterseniz, bu hareketi çok ağır yapın ve boşta kalan elinizle lastiklerin titreşmelerini önleyin.
Yer seçimini yaptıktan sonra pozisyon alabileceğiniz noktaları tespit etmek için birkaç keşif dalışı yeterli olur.
-Derinde avlanacaksanız, kemerinizi mümkün olduğu kadar hafif ayarlayın. Değişken ağırlık iyi bir yöntemdir ancak elinizden bırakırken çıkacak sesler yüzünden önerilmez.
Kısa tüfeklerle agaşon yapılmaz. 100 cm idealdir. Güçlü lastik ve 6.5 mm uzun kelebekli şiş kullanın. Makara kullanın ve içinde dalış derinliğinin % 30 fazlası kadar ip olmasına dikkat edin. Limitlerinizi aşmayın, son anda yapacağınız atıştan sonra vurduğunuz balığı yakalamak için nefesiniz yetmeyebilir, stres yaşarsınız. Bazen avınız çok nazlanır, bilin ki sizden çok daha uzun süre bekleyebilir.
-Çok sığ suda özellikle levrek avı için, bilek ağırlığı kullanın. Kemeriniz de biraz ağır olsun. Tam doldurduğunuz ciğerleriniz sizi taşıdığı için, bir miktar hava bırakırsanız, düşersiniz. Bu hareketiniz, avınızın üstünüze gelmesini sağlar. Bu avlanma şeklini 1 metreden daha derin suda kesinlikle yapmayın.

Agaşon yapmak için uygun koşullar nelerdir ?

-Görüş iyi değilse, aşağıdaki balığı göremeyeceğiniz için kule yapamazsınız. Aynı şekilde taş altı avı için yer seçemezsiniz. Bu durumda, agaşonda balık vurma şansınız daha fazladır.
-Çalkantılı deniz, taş içinde barınan balığı rahatsız ve dışarıda durmaya zorlar. Tekniğinizi ilerletmek için iyi fırsatlarla karşılaşabilirsiniz.
-Agaşon yapmak için balık görmeniz gerekmez, seçiminiz doğru ise ve tekniğiniz oturmuş ise, yattığınız zaman balık sizi görecektir.
Farklı dip yapılarının birbirini kestiği yerlerde örneğin, eriştelerin içinde döküntüler bulursanız, şansınızı muhakkak deneyin.
-Ani yükselen kıyılar ve topuklar derinden sığa doğru yatmak için idealdir. Avınız yukarıdan aşağıya daha rahat gelir.

Sığ ve derin suda agaşon:

Agaşon tekniği, varyasyonlarını da hesaba katarsanız, her derinlik ve dip yapısında uygulanabilir. Ancak derinlik farkı, bu tekniğin başarısına doğrudan etki eder. Avlanma bölgesini iyi tanıyor ve derinliği biliyorsanız bu faktörlere göre hareket etmenizde fayda var.

Sığ suda agaşon

Özellikle kış aylarında daha verimlidir. Yaz mevsiminde, avlanacağınız sığlıklar, daha yoğun bir baskı altındadır.
Tekne trafiği, olta balıkçıları, denizi diğer kullananlar, balığı rahatsız eder ve açığa sığınmaya zorlar. Kışın bu handikaplar olmayacaktır.
Sessizliğin çok önemli olduğunu tekrar hatırlatalım.Sığ suda, özellikle de çalkantı veya akıntı varsa paletleriniz başınıza dert olur. Onları mümkün olduğu kadar su üstüne çıkarmadan kullanın. Özellikle inerken paletlerin sağa sola kayması, büyük ve siyah bir kütle görüntüsü verir. Bu görüntü, avınız için tehlike ve uyarı anlamını taşır. Çabalarınız boşa gider. Yatacağınız yere mümkün olduğu kadar çabuk inin ve hemen pozisyon alın. Şnorkelinizi atmak önemlidir, dalış derinliğiniz, şnorkeliniz içinde kalan havanın boşalmasına yetecek süreyi tanımaz.
Çalkantı, sığ suda bulanıklığa neden olur, avınızla aniden karşılaşabilirsiniz. Bu karşılaşmayı beklediğiniz için balığa oranla daha avantajlı durumda olursunuz. Ancak atış yapmak için çok hızlı adeta reflekslerinizle hareket etmeniz lazım. Tüfek boyu için 90 cm uygundur.
Ağırlığınızı dikkatle ayarlayın, yattığınız zaman pozitif olmamalısınız. Sığ suda gün ışığı filtre olmaz ve tüm renkler görünür, bu nedenle kamuflaj elbiseler çok daha iyi sonuç verir.

Derin suda agaşon

Denize dik inen kayalıklar, açıktaki topuklar veya önceden belirlediğiniz sığlıklar, derin suda avlanmak için çok imkan tanır. Öncelikle, av merası denizden faydalanan diğer gruplar tarafından bozulmaz. Büyük balık, derinde daha rahattır.
20 metrelerde avlanabilmek, iyi bir apnea disiplini ve su içinde hareket becerisi gerekir. Nefes alma tekniğinizin gelişmiş olması çok önemlidir, bu ilerlemenin de ancak doğru antrenmanlarla olabileceğini unutmayın.
Agaşon avı, saklanarak beklemeye dayandığı için, aşağıda geçireceğiniz süreye çok dikkat edin. Ciğerlerinizdeki oksijenin kısmi basıncı derine indikçe artar. Bu da size konfor ve rahatlık getireceği gibi tehlike de oluşturur.
Bu rahatlığa aldanıp dip süresini zorlamak muhtemel bir senkop için davetiye demektir. Limitlerinizi bilin ve saygı gösterin. İniş ve çıkışınız dahil olmak üzere 1'15" iyi süredir.
Uygun yer belirlemek için yarım kule ve keşif dalışı yapın, akıntıya karşı inin. Tüfeğinizi, ileri uzatılmış pozisyonda taşıyorsanız, dibe varmadan yanınıza alın.
Dip yapısı belirlenince, gözlemlerinizi tamamlamak için etrafınızda yavaşça dönün, küçük balıkların varlığı, büyüklerin de orada fakat ilk anda göremeyeceğiniz uzaklıkta olabileceklerini gösterir. İlk yatışınızda gelmemişlerse, büyük ihtimalle, merakları yeterince uyanmamıştır. Küçük yer değişiklikleri ile devam edin.
100 cm tüfek, güçlü lastikli uzun kelebekli şiş ve muhakkak makara kullanın.
Agaşon tekniği, her seferinde yeni deneyimler ve heyecan demektir.

 

BASKIN TEKNİĞİ 


Genellikle sığ suda uygulanan etkili bir tekniktir. Bunun için balık davranışını iyi gözlemlemek ve tecrübe sahibi olmak gerekir.


Balıklar sürü halinde veya tek başlarına yemlenirken hatta çiftleşirken dikkatleri dağınık olur. Bu andan yararlanarak taşların veya otların arkasına saklanarak yaklaşmak suretiyle balıkla avcı arasındaki mesafe hızla kısaltılmalıdır. Bunu yaparken paletleri su yüzeyinden çırpmamak daha az ses çıkarmamızı sağlar ve balığın tepki göstermesini geciktirir. Bu da balığa yaklaşmak için bize zaman kazandırır.


Balığı zıpkın mesafesinde gördüğümüzde, atış süremizin 1-2 sn. olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden çabuk atış yapmakta fayda vardır. Ancak çabuk atış yapmakla telaşı birbirine karıştırmayalım. Bu konuda soğuk kanlı olmak , bol atış egzersizi yaparak kendimizi geliştirmek esastır.


Baskın tekniğinde kamuflajlı elbiseler daima iyi sonuç verir. Hatta maske ve şnorkelin bile kamuflaj tipi boyanması iyi neticeler vermektedir.


Genellikle sabahın ilk saatlerinde ve bulutlu havalarda, balıklar uyuşuk olduğu için sabahları iyi sonuç alınabilir.


Baskın tekniği için genellikle 75'liğin üzerinde zıpkınlar tercih edilmelidir. 

ÖRDEK DALIŞI

Ördek dalışının önemi
Serbest dalış veya sualtı avı olsun her iki sporda da, oksijen kullanımının ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Nefesimizi tuttuğumuz andan itibaren, ciğerlerimize depoladığımız havanın içindeki oksijeni tüketmeye başlarız. Bu tüketimin hızı ve oranı tamami ile bizim hareket etme birçimimize göre değişir.
Temel kural, kaslarımızı mümkün olduğu kadar az kullanmaktır Kaslarımız ne kadar az çalışırsa, oksijeni o kadar az tüketirler. Oksijen ihtiyacı minimum düzeyde olan bedenimizin dolaşım sistemi de aynı düzeyde çalışacaktır.
Rahat bir beyin, düşük bir kalp ritmi ve bir balık gibi su ile bütünleşmiş bir beden.
İşte size mükemmel bir tablo. Bu tabloyu oluşturabilirseniz, nefes tutma süreniz uzayacağı gibi, sualtı canlıları da sizi aynı ortamın bir varlığı gibi algılayacaklardır.
Suyun havaya oranla çok daha yoğun olmasının hareket etme kabiliyetimiz açısından dezavantajları olduğu gibi avantajları da vardır. Bu avantajları doğru kullanmak gerekiyor.
Temel prensip, suyla mücadele etmek yerine uyum göstermektir. Uyum göstermek için de suyun yoğunluğunu lehimize kullanmamız, kısaca mümkün olduğu kadar hidrodinamik olmamız gerekiyor.
İneceğimiz derinlik ne olursa olsun, ilk metreleri geçmek için belirli bir fizik güç harcarız. Oksijenin ilk ciddi tüketimi bu safhada olur. Çok önemli olan bu safhada en az tüketim ile en fazla verimi alabilmenin yolu, iyi bir ördek dalışı tekniğinden geçiyor. Bu tekniğin temelini, su kuşlarının dalışları sırasındaki vücut hareketleri oluşturur.
Dalış arkadaşınızın, bir sürü patırtı gürültü arasında etrafa sular sıçratırken oksijenini de ciddi boyutlarda tüketerek dalışa geçişini, bıyık altından tebessüm ederek seyretmişizdir. Aslında bu tekniği uygularken kendimizi de seyredebilsek, ortada pek de gülünecek şey olmadığını üzülerek farkederiz. Kolay gibi görünse de bu tekniği mükemmel uygulayabilmek için ciddiye alarak çalışmak gerekiyor.
Kötü bir başlangıcın bize kaybettirdikleri oldukça çoktur. Öncelikle çıkardığımız gürültü, avlanma verimini yarıya düşürür. Gereksiz yere harcadığımız enerji ve tükkettiğimiz oksijeni de buna ilave edersek avlanmak hem balık vuramamaktan hem de yorulmak ve sıkılmaktan dolayı son derece keyifsiz bir hale dönüşür. Üstelik arkadaşlarınızla beraberseniz, biran önce bitse de çıksam gibi negatif düşüncelerle onların da keyfini kaçırırsınız.
İyi bir tekniğe sahip olmak için öncelikle bir kaç püf noktasına değineyim.
Antrenman yaparken kemerinize iki kilo ilave edin. Bu fazlalık, çıraklık döneminizde, denge sorunlarını ortadan kaldırdığı gibi, ilk metreyi geçip dik pozisyona geçmenize yardımcı olacaktır.
Aynı şekilde, tamamen ağırlıksız denemeler yapın. Bu çalışma, kollarınızla suyu çekmenin ilk bir kaç metrede ne kadar faydalı olacağını gösterecektir.
Dalışlarınızı mümkün olduğu kadar kıyılarda yapın. Bunun nedeni inişiniz sırasında, etrafınızdaki sabit bir yapı ile göz temasında olmanın getirdiği avantajlardır. İniş hızınız ve vücudunuzun pozisyonunu, etrafınıza bakarak hissedebilirsiniz.
Çalışmalarınızı arkadaşınızla birlikte yapın. Birbirinizin hatalarını düzelterek vakit kazanırken, paylaşmanın da keyfini yaşarsınız. Gelelim işin tekniğine.
Ördek dalışını tek veya iki bacağınızı da kaldırarak yapabilirsiniz. Sadece tek bacağı kaldırarak dalışı gerçekleştirmeyi, biraz daha beceri istemesine rağmen tavsiye ederim. Tek bacağı kaldırmak daha az efor gerektirir, daha az oksijen tüketir. Bir paletin suyun sathında yatay vaziyette durması, diğeri havada iken vücuda bir dayanak noktası teşkil eder. Bu pozisyon, özellikle vücudun tam dikey hale gelmesini kolaylaştıracağı için daha dengeli bir başlangıç sağlar. Havadaki paletin de yavaş ve sessizce suya girmesinden sonra dengeli ve sağlam palet vurmak yeterli olur.
Tek bacağın kaldırılması ile yapılan ördek dalışının dezavantajı, iki bacağın suyun dışında iken daha ağır olması ve vücudu aşağı doğru daha çok itmesidir. Bu kaybı kollarımızın çekiş hareketi ile geri kazanacağız.
Bu tekniği safhalara ayırarak görelim.
* Satıhta durağan bir dinlenme ve gevşeme ile birlikte nefes alıp verme ve ciğerleri doldurma tekniklerini doğru olarak uygulayın. İneceğiniz noktayı belirleyin. Eğer akıntı varsa, inerken bu noktayı geçebileceğinizi hesap edin ve akıntıya göre poziyon alın.
* Satıhta bir kaç paletle hareket sağladıktan sonra, belinizden itibaren 90 dereceyi sağlayacak bir kırılma yapın. Bu an çok öemlidir zira, satıhta iken dip yapısını görebilirken, dikey konuma gelen baş, arkanızdaki boşluğa döner. Konumunuzu belirleyecek herhangi bir şey göremiyebilirsiniz. Vücud dikey konumda iken, dip yapısını görmeye çalışmak, başın enseye doğru bir açı yapmasına neden olur. Bu poziyon hidrodinamiyi bozacağı gibi, karotidien sinüsleri sıkıştıracağı için stres duygusu yaratır. Ayakta dururken nasıl ileri bakıyorsanız, tersine inerken de başınız doğal yani ters olarak arkanızı görecek pozisyonda olmalıdır, İlk metreleri geçtikten sonra inişiniz rahatlarken vücud açısını da biraz değiştireceğiniz için, bakışlarınızı aşağıya çevirebilirsiniz.
* Kollarınız bu kırılma esnasında, ineceğiniz yere yönlenmiştir. Paletlerinizden birini yukarı dikerken, diğerini satıhta tutarak destek alın.
* Havaya kaldırılan tek bacağın ağırlığı sizi aşağı iterken, boşta kalan elinizle kendinizi aşağı çekin. Bu hareket, kurbağa stilindeki kol hareketi ile aynıdır. Bir kere yapılan çekme işleminin havadaki bacakla senkronize olması gerekir. Bu kombinasyonun uyumu ve kalitesi, aşılması fazla güç gerektiren ilk metreler için çok önemlidir.
* Kolunuzu tek bir defa için güçlü bir şekilde kullanın. Frenzel veya valsalva yapıyorsanız bu eliniz işlevini tamamladıktan sonra kulak eşitleme için kullanılacaktır. Kol kasları, bacaklara oranla çok daha az oksijen tüketir. Dolayısı ile, dalışınızın kalitesi artar.
* Her iki paletinde sathın altına süzülmesi ile, palet vurmaya başlayabilirsiniz.

Dalışın ilk metrelerinde, vücudunuzun pozisyonu, inişinizi etkiler. Dalışa açı veya yan pozisyonla başlamışsanız, düzelmek için fazladan birkaç palet ve kol hareketi gerekecektir. Bu nedenle satıhta hazır olduktan sonra acele etmeden kendinizi dışarıdan seyretmeye konsantre olarak dalışa geçin.
Su içindeki hareketlerinizi, inişinizden itibaren üçüncü bir gözle bakıyormuşçasına görmeye çalışın ve bunu bir disiplin haline getirin.
Bu alışkanlık size dalış kaliteniz hakkında sürekli veri taşır. Sualtında iki temel duyunuz olan görme ve duyma, bu verilerin toplanmasında rol oynayacaktır. Avlandığınız merada etrafı dikkatle gözlemlerken, nesnelere uzaklığınız, pozisyonunuz, hızınız ve yönünüz konusunda da veri alırsınız. Diğer yandan, suya ne kadar direnç gösterirseniz o kadar gürültü yaparsınız. Bu verilerin her zaman farkında ve uyanık olun. Zaman içinde üçüncü gözünüzle kendinizi seyrediyor ve hatalarınızı minimuma indiriyor olacaksınız.

TAŞALTI 


Su altı dünyası, çok farklı dip yapıları sunar. Bu farklılıklar, kumluk düz zeminlerden başlar, bitkilerin yayıldığı çayırları ve, çeşitli kalker ve koral oluşumların zaman içinde birikerek oluşturduğu katman ve labirentleri içine alır, yer sarsıntıları ve çökmeler sonucu meydana gelen çatlak ve plakalıklar ile, kıyılara yakın doğal dökme taşlıklar ile bir bütün oluşturur.
Bir çok tür, bu yapılarda yaşamlarını sürdürürler. Konumuzla ilgili olanların çoğunluğu, yerli balıklardır. Orfoz ve gelincik gibi bazı türler, seçtikleri, kovuk, çatlak ve mağaralarda yuvalanır ve genellikle uzun dönemler yuvalarını. değiştirmezler. Özellikle orfoz, yuva seçerken, iyi havalanan, birkaç girişi olan yerleri tercih eder.
Bu grubun dışında, kaeragöz ve eşkina gibi yaşamlarını yani beslenme ve üremelerini taşlık bölgelerde sürdüren, ancak belirli dönemlerde göç eden cinsler de vardır.
Av tekniğini bu parametreler belirleyeceğine göre, yer seçimi ile avlanma malzeme ve şekillerini sırası ile inceleyelim.
Bölge ve av yeri seçimi
Konumuz taşaltı avcılığı olduğuna göre, av merasını seçerken taşlık bölgeleri dikkate alacağız. Kıyı şeridinde avlanacaksanız, kıyı profili size fikir verir. Genellikle, kıyı yapısı, su altında da devam eder. Kumluk ve yatay bir sahil, büyük ihtimalle aynı su altı yapısına sahiptir. Kayalıkların ve taşlık yamaçların denize dik indiği yerlerde derinliğin birden arttığı, ağırlıklı döküntü taşlık bir dip yapısı olacaktır. Tekne ile avlanma imkanınız varsa, açıkta sığlıklar ve plakalıklar arayın. Bunun için, sounder kullanabileceğiniz gibi, etrafınızdan bilgi toplamakta önemlidir.
Yemli olta balıkçılığı yapanlar genellikle taşlık bölgelerde avlanırlar, derinliği konusunda bilgi edinirseniz, verimli bölgelere rastlayabilirsiniz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün, bölge seçimi, biraz da bilgi toplama becerinize dayanıyor.
Tahmini yer belirledikten ve suya girdikten sonra, ilk yapacağımız, genel bir gözlem olmalıdır. Bunun sonucunda o bölgenin verimli olup olamayacağını tahmin ederiz. Eğer, uygun derinlikte taşlık bir bölgede isek yer seçimiz doğrudur. Bu noktadan sonra, taşaltı avcılığının temel parametrelerinden biri olan " balığı bulabilmek " becerisi devreye girer. Bütün av tekniklerinde balığı bulmak önemlidir. Türlere, av şekillerine, dip ve deniz yapısına,
iklim ve gün saatlerine göre, balığı bulmak çok değişkenli bir denklem oluşturur. Buna rağmen, tecrübeler belirli kurallar oluşturmuştur.
Taşaltı avcılığında, balığı bulabilmek için, öncelikle " canlı taş " ları bulmak gerekir. Bu deyimi açıklamak için belirli parametreler vardır ;
Bazı taşlar diğerlerine oranla daha yeşildir. Üzerlerinde çok çeşitli bitki barındırmaları canlılık belirtisidir.
Gri ve beyaz taşlar genellikle boştur, ancak, karagöz gibi açıkta gezen balıklar, stres altına girdiklerinde en yakın taşaltına sığınacaklardır. Bu gibi istisnalar haricinde, pek vakit kaybetmeyin.
Son 10 senede, özellikle yerli balıkların davranış biçimleri oldukça değişti. Büyük ve derin mağaralar, geniş ağızlı taşlar genellikle boş çıkıyor. Aksine, hiç tahmin etmeyeceğiniz, yatay ve dar girişli, dip taşları, ilginç sürprizler yapmakta.
Aynı taş yapısına sahip bir merada, bazı taşların etrafında, diğerlerine oranla, belirli cinslerde küçük balıkların oynaştığını görürsünüz. Büyük ihtimalle, daha irilerini içeride bulacaksınız.
Girişi ve içi, çok yosunlu, az ışık alan ve az havalanan taşları atlayın.
Bu örnekler, her yeni dalışınızda, deneyimlerinizle birlikte artacaktır.
Malzemeler
Taşaltı avcılığı için, öncelikle tüfek boyu seçimi yapmalıyız. Genel bilgi için tüfeklerle ilgili yazımda, oran tablosuna bakabilirsiniz. Çok dar ve zor taşlar için 50 cm, dar plakalar ve nispeten geniş taşlar için 60 cm. tüfek boyu uygundur.
Geniş plakalıklar çoğunlukta ise 75 cm. tüfek kullanmak açıktaki balığı da vurma şansı getirir. Kısa kelebekli 6.5 mm şiş kullanın. Avınız taşa çok yakın durabilir. Bu pozisyonda, şiş balığı geçtikten hemen sonra taşa çarpacaktır.
Büyük ihtimalle, kelebek açılamadan geri seker. Bu gibi tatsız durumlarda kalmamak için, şiş ucunu olabildiğince kısaltın ve tekrar sivriltin. Lastiklere gelince, yakın atış nedeni ile, fazla güce ihtiyaç yoktur. 16 mm çap iş görür, ancak, orfoz gibi kalın ve kemikli avlar için çapı 18 mm, ye çıkarın.
Taşaltında avlanmak her zaman sürprizlere açıktır. Bu sürprizler sevindirici olabilir. Ancak şişin takılması veya saplanması yahut vurulan balığın, çıkarılamaması gibi tatsız da olabilirler. Yanınızda doğru malzeme varsa, her zaman bir çare üretilebilir. Öncelikle, kemerinizde, şiş kakıcı taşıyın. Avuç içine oturan ve T biçiminde olan paslanmaz malzemeden yapılmıştır. Ucundaki kıvrık bölümde, şişin arkasındaki tetik oyuğunu içine alacak ölçüde bir yarık vardır. Şişi kurtarmanın en kolay yolu, ekseni etrafında yarım tur çevirmektir, ancak eldiven veya çıplak elle bunu yapmak zor olur. Bu küçük malzeme ile şişinizi kurtarabilirsiniz.
Orfoz avında, en çok başımıza gelen, dışarı almaktaki güçlüktür. Atışınız doğru yere yapılmışsa, problemler azalır, ama her zaman bu imkan olmuyor. Balık kendini sıkıştırdı ise, öncelikle ikinci bazen üçüncü atışlar yaparak öldürmek gerekir. Bunun için, kelebeksiz şiş kullanın. Aynı tüfekle bir çok atış yapabilirsiniz.
Orfoz avı yapacağınızı önceden belirleyebiliyorsanız, yanınızda makara ve orfoz şamandrası bulundurun.
Avınız sıkışmış ise, makara ipini sağarak yukarı çıktıktan sonra, küçük bir şamandrayı, tüfeğinizin, palamutuna bağlayın. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken, şamandranın satıhtan 1 mt aşağıya bağlanmasıdır.
Böylece , ip sürekli gerginliğini korur ve balık yuvasında daha derine gidemez. Daha sonra, birkaç sağlam atış ile avınızı öldürün. Dışarı almakta zorluk çekiyorsanız, ganço ( kakıç ) kullanmanız gerekiyor.
Vurduğunuz avı, yaralı kaçıp sığınsa bile ele geçirmek için muhakkak uğraşın. İyi bir su altı avcısı olmanın ilkelerinden biri de budur.
Teknik incelikler
Diğer bütün tekniklerde olduğu gibi, sessizliğin ve su içinde hareket etmenin önemini bir daha vurgulamak isterim.
Yarım kuleler ve keşif dalışları ile belirlediğiniz potansiyel taşlara inerken çok sessiz olun. Taşların içi, genellikle dışarıya oranla daha karanlıktır. Gözünüzün alışması zaman alabilir. Öncelikle, satıhta iken, güneşe veya gökyüzüne bakmayın. İnişiniz esnasında, kısa aralıklarla gözlerinizi kapatırsanız, uyum sağlamaları daha kolay olur. Bu işlemi, dibe vardıktan sonra taşa tutunurken de kısa bir an yapabilirsiniz.
Her zaman, taşın ağzına, geriden yaklaşın. Önden gelirseniz, avınız sizi önceden farkeder. Taşa vardığınız zaman paletlerinizi iki yana açarak düşüşünüzü frenleyin ve boşta kalan elinizle, tutunun.
Taşın içine başaşağı pozisyonda iken bakmaya çalışın, biraz rahatsızlık verse de, zamanla alışmanız gerekiyor.
Eğer taşa doğal yüzme pozisyonunda yaklaşırsanız, vücudunuzun bütünü veya büyük bir bölümü içeriden görünür.
Dipteki taşlara ise başka türlü bakma şansınız da zaten pek yoktur.
Balıkların çoğu ışığa duyarlıdırlar, içeri bakarken, taşın ağzı bir miktar kapanacağı için, içeri giren ışıkta değişmeler olur ve balık hemen tepki verebilir. Çok ağır hareket edin. Fener kullanmak gerekirse, direkt içeri tutmak yerine, önceden yakın ve ışığını parmaklarınızla frenleyerek ve mümkün olduğu kadar azını kullanın.
Doğal yapıya uymayan her nesne balığı ürkütür. Buna, şiş ucu ve kelebek te dahil. Tüfeğinizi kesinlikle başınızdan ilerde tutmayın ve taşın içine önceden sokmayın. Bunu yapmak avınıza, gelişinizi ve " iyi niyetlerinizi " önceden belirtir. Tüfeğinizi, kabzasından ters tutun, öyle ki, tetiği baş parmağınızla çekme durumunda olasınız. Kolunuzu yana açarsanız, şişin ucu maskeniz hizasını geçmez.
Gelişigüzel atış yapmak son derece yanlıştır ve büyük ihtimalle, ucu yamuk boş bir şişle yukarı çıkarsınız.
Yaraladığınız balık yırtıp kaçabilir ve beraberinde diğerlerinin de paniklemesine neden olur. En iyi ihtimalle kovuğun içinde daha derinlere giderek sıkışacaktır. Hepsi problem demektir.
Bu durumlara düşmemek için, iyi görmediğiniz yere atmayın. Bu açıklama atış yaparken ağır davranmak anlamına gelmez, pozisyonun doğruluğundan ve vuruş noktasının hayati bölgeleri kapsadığını gördüğünüz an tetiği çekin, her zaman daha iyi pozisyonu beklemek mümkün ancak, fazla beklerseniz kaçırırsınız.
Bir karaltı, küçük bir kuyruk hareketi, parlayan bir yüzgeç, tatsız sürprizlere neden olabilir.
Öncelikle avınızı tanıyın. Örneğin ilk bakışta, içerisi de biraz karanlık ise mığrı, gelinciği andırır.
Avınızı gördünüz,görüş iyi, pozisyonunuz doğru, küçük bir bilek hareketi ile tüfeğin yönünü ayarladınız, avınız size atış süresi bırakıyorsa, tetiği kararlılıkla çekin.
Tüfeği elinizden attınız, ( bu arada, tüfeğin şiş yokken yüzer olması gerektiğini de hatırlatalım ), şişin ucunda balık varsa, hemen almakla sonraya bırakmak arasında seçim yapmanız gerekiyor.
- Öncelikle, kendinizi dinleyin. Oksijen tüketimi ve dipte geçirdiğiniz süreye orantılı olarak, limitleriniz dahilinde zamanınız varsa, avınız da kolayda ise çıkarabilirsiniz. Şişi tutun ve hafifçe ileri iterken çeyrek tur çevirerek geri çekin. Eğer bir takılma varsa ve şiş kesinlikle gelmiyorsa zorlamayın.
- Bu durumda, yukarı çıkın ve dinlenin. Avınız büyük olabilir, özellikle de orfoz söz konusu olduğunda, bazı önlemler almanız gerekiyor. Makaranız varsa, gergin sağarak yukarı çıkın ve şamandra bağlayın. Bu malzemeler yoksa, şiş ipini, taşın etrafına sararak tüfeğinizi bırakmaktan başka çare kalmaz. Yüzeyde iyice dinlenip gevşedikten sonra, tekrar inin ve avınızı çıkarın.
Şiş ucundaki balığa ulaştıktan sonra, sağlama almanız gerekir. Küçük balıkları, baş ve solungaç altından tutabilirsiniz, orfozu, baş ve işaret parmaklarınızı bir pense gibi kullanarak, gözlerinden yakalayın, solungaç kapakları çok kuvvetli olduğu için, altlarına elinizi sokmayın.
Birkaç sebepten dolayı balığı hemen öldürün, bu konuyu ayrı bir başlık altında göreceğiz.
Vurduğunuz avı bırakmamaya özen gösterin.
Taşaltı tekniği, su altı avcılığı sporunun en ağır ve zor olanıdır. Açık su avında, karşınıza aniden de çıksa, avınızı görme ve tanıma fırsatınız vardır. Oysa, taşaltına bakmadan içeride ne olabileceğini ancak tahmin edebilirsiniz.
Beklemediğiniz durumlarla karşılaşmak olasıdır. Bu yüzden, en çok adrenalinin de taşaltında olduğunu söyleyebilirim.
Her zaman hatırlamanız gereken birkaç nokta risklerinizi azaltır.
Limitlerinizi iyi bilin ve onlara saygı gösterin.
Tükenmeye başladığınızı hissettiğiniz anda, herşeyi bırakıp çıkın, alınamıyan balık için son bir deneme daha yapmak, oldukça büyük problemlere neden olmuştur.
Neye tetik çektiğinize dikkat edin.
Doğru ve bakımlı malzeme kullanın.

 

 

Aklı başında 18 ziyaretçigelmiş
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol