Su Dunyasi - Balık Avları
|
|
BALIK TÜRLERİ
AKYA

Akya bilindiği üzere 40 50 kg a kadar büyüyen bir canlı. Fakat bizler genellikle 3 4 5 kg lık sürü halindeki bireylere rastlıyoruz. Şimdi bunları ele alalım. Bu boyuttaki bireyler genel olarak sürüden ayrılmamış ve yem peşinde gezen balıklardır. Hareket eden herşey onlar için merak uyandıran ve belkide potansiyel av olarak gördükleri nesnelerdir. Herşey yolunda ise emşn olun pervasızca sokulacaktır yanınıza. Kafa kısmına ense köküne temiz bir atış yapın. Hiç acele etmenize gerek yok. Akya, Tral, Lambuka gibi açıksu balıklarının kötü bir alışkanlığı ise (avcılar için iyi) vurulan bireyi kolay kolay bırakıp gitmezler. Onu sanki sürünün lideri gibi kabul edip sıvışmazlar. Eğer iki kişi iseniz, tekneniz yakın ve ikinci bir zıpkınınız varsa bir balık belkide üçüncü bir balık alabilirsiniz. Sonuçta ne çıkıyor ? Akya çok şüpheci bir balık değil. Meraklı vecesur sadece. Ama iri bireylerde işler değişiyor. 20 30 40 kg olan bireyler genelde tek ve dipten rotasına devam eden bir uçak yoluna gider. Fazla oyalanmaz ama merakını kamçılayıp kendinize yaklaştırma ihtimaliniz küçük bireyler kadar olmasada yinede birkaç numara ile gelebilir. Bunlardan bahsedersek ağızdan kabarcık çıkarma, ses, orta suya çıkıp asılı kalma. Çok kez yaşamışımdır ki iri bir akya eğer sizi yatarken farkedip gelmediyse sonradan siz onu görüpte hangi numarayı yaparsanız yapın çokda işe yaramayacaktır. Fatak bu cinsinde intahara meyilli bireyler herzaman vardır. İri akya genelde tek ve dipte gezer dedik. Tam bir avcı hareketidir bu. Sinsi ve hızlı. İstisnaların dışında genelde yan tarafta ekrara girer o koca gözleriyle sanki size birşeyler anlatmak ister gibi süzer gözlerinizi. İşte o an. muhtemelende balık avcıyı ilk farkettiği için çok yakın bir mesafeden rotasında küçük bir değişiklik yapıp inceleme yapmak üzere yaklaşıcaktır. Kocaman bir gövde, muhteşem bir kuyruk, dev gibi gözler, tam bir balık tam bir av. Bunları düşünmek ve o güzelliği seyretmek için belkide saniyeden çok daha az bir süreniz olduğunu unutmayın. Nişan alıyoruz ve...
SİNARİT

Karagöz, bilimsel adı ile Sparidae familyasının sert, güçlü, az bulunan ve iri bir balığıdır. Etinin de lezzetli olması diğer özelliklerine eklenince amatörlerin ilgisini çeker. Bilimsel adı Dentex dentex'dir. Dilimizde sinarit olarak bilinirken yabancı kaynaklarda common dentex (USA, İng.), Porgy (USA), Dentice (İtl), Dentol, Denton (İsp) gibi isimlerle de rastlanır. Doğu Atlantik'te Kanarya adaları,İspanya,Senegal,Moritanya kıyıları kadar olan kısımlarda, Kuzey Afrika kıyılarında ve Akdeniz'de bulunur. Denizlerimizde başlıca Ege ve Akdeniz'de bulunur. Aslında bu balık bir zamanlar Marmara denizinde de bolca bulunurken çevre kirliliği, aşırı ve bilinçsiz avcılık, dinamitle avlanma gibi doğaya ihanet sayılacak yöntemler nedeniyle artık çok az bulunmaktadır.
Vücudu elipse benzer şekildedir; sırtının alnına doğru olan kısmının hafifçe kambur şeklinde yükselmesi elips şeklini biraz bozar. Başı vücuduna oranla iridir, burnu sanki sırtından gelen kamburluğun devamı gibi hafifçe uzamıştır. Gözleri normal büyüklüktedir. Ağzı büyük, dudakları kalındır. Bütün bu özellikler sanki yüzüne acımasız, sert bir ifade vermektedir. Çeneleri çok kuvvetlidir, ağzında konik batıcı dişler vardır. Dişleri ile midyeleri dahi kırıp açar. Ama kesici olmayan bu dişler bedeni kesemeyeceğinden çelik beden kullanımı gerekmez. Sırt yüzgeci tek ve uzundur; ensesinden kuyruk yakınınna kadar devam eder; ön taraflarda dikenler olsa da zararsızdır. Tüm yüzgeçleri ve tabii kuyruk yüzgeci iyi gelişmiştir, mükemmel manevra yeteneği sağlar. Göğüs yüzgeçlerinin sivri uçları hemen hemen anüs yüzgecine kadar uzanır. Anüs yüzgeci uzuncadır; karın yüzgeçleri küçüktür. Yanal çizgi düzgündür. Vücudu iyi işlemiş kalın iri pullarla kaplıdır. Alnında pul yoktur. Sırtından karnına doğru giderek açılmak üzere rengi, sarı, bej, pembemsidir. Karnı beyazdır. Çoğu zaman vücudunda menevişler görülür. Solungaç kapaklarına sarı renk hakimdir. 30 - 300 metre derinliklerde yaşar. Yüzme kesesi vardır.
Üremeleri ilkbahara rastlar. Akdeniz'de Mayıs ayı sinaritlerin üreme ayıdır. Üreme sırasında yumurtalar rastgele ortama atılır. Bazı sinaritler çift cinsiyetlidir (hermaphroditic) yani hem dişilik hem erkeklik özellikleri gösterirler. Aslında bu başka balıklarda da sıkça görülen bir durumdur. Genç yavrular küçük sürüler halinde yaşarlar. iri balıklarında ufak sürüler oluşturdukları görülür. Bir metreden fazla boya ve 15 kiloya kadar büyüdükleri bilinir. 20 - 30 santim boyda oalnlarına sinarit palazı denir.
Sinarit başlıca kabuklular ( yengeç, istakoz, böcek, karavida,karides) kalamar, ahtapot ve küçük balıklarla beslenir.. Özellikle kaya balıklarına bayılır iskorpit, gelincik, lipsoz, hani balıkları, trakonya, çırçır, lapin, horozbina, kupes, barbunya, trekir..vs. Bazen kaya balıklarını yemek için çok sığ sulara ve mağralara dahi girerler..
LEVREK

Moronidae familyasından olup Doğu Atlantik kıyılarında Norveç'ten Kuzey Afrika kıyılarına kadar, bu arada Akdeniz Marmara ve Karadeniz'de de bulunur. Yabancı kaynaklarda sea bass (ABD), European seabass (İng), perchia (İtl), gemeiner seebarsch (Alm), bar (Fra), levreki (Yun) gibi isimlerle tanınır. Yurdumuzda Levrek olarak bilinir, 40 cm., den küçüklerine ispendek denir. Vücudu füze şeklinde, ancak yanlardan hafifçe basıktır, Kafası cüssesine göre normal büyüklüktedir, gözleri irice sayılabilir, parlaktır. Vücudu iri pullarla kaplıdır. Sırtı kurşuni, yanlara doğru mat beyaz renkte, olup karnı gümüşi beyazdır. Genç balıkların sırt taraflarında koyu benekler olabilir. Tüm yüzgeçleri gayet iyi gelişmiştir, kuyruk yüzgeci mükemel olup balığa üstün bir manevra yeteneği ve hız kazandırır. Sırt yüzgeci iki parçalı olup serttir ancak ele batıp yaralamaz. Solungaç kapaklarının uçları oldukça keskindir bazen oltanın bedenini bu şekilde keser, ele alırken dikkat etmezseniz eliniz de kesilebilir. Yine solungaç kapaklarının uçlarında sert dikenler vardır, şeffaf olan bu dikenler kolayca ferk edilmez ve dikkat edilmez ise ele batıp can yakabilir. Ağzı büyüktür, kadife dişleri çenesine hilal düzeninde yerleşmiştir; ayrıca damağında, dilinin üzerinde ve yanlarında da tutucu sahte dişler bulunur. Bu dişler kesici olmadığından levrek olta ipini dişleri ile kesemez. Yüzme kesesi vardır. 1 metre boyu 14 - 15 kilo ağırılığa erişebilir, bilimsel kaynaklarda maksimum 15 yaşında bir balık rapor edilmektedir. Yerli balıklardandır yine de bazı sürülerin yaz aylarında Akdeniz'den Marmara'ya; Marmara'dan da Karadeniz'e çıkış yaptığı bilinmektedir, dönüş sonbaharda olur. Ocak, Mart ayları arasında 500,000 ile 2,000,000 milyon yumurta dökerler. Yumurta dökümü, kıyılara yakın yerlerde dişili erkekli sürüler halinde yapılır. Su sıcaklığının 8,5 dereceden az 15 dereceden yüksek olduğu yerler üremelerine uygun yerler değildir. Yumurtalar ortam sıcaklığına bağlı olarak 4 veya 9 gün içinde açılır. Yumurtadan çıkan yavrular ilk dört beş ay içinde açıklardan kıyılara ve daha sonra derelere, nehirlere girerek hem korunur hem de beslenirler. Levrek 4 - 5 yaşına kadar tatlı sularda yaşamını sürdürüp daha sonra denize açılır. Büyümeleri yavaştır, Ticari olarak yapılan üretimlerinde Karadeniz'de levreğin 250 gramlık ticari ağırlığa erişmesi için iyi bir bakım ve besleme ile 24 - 26 ay gerektiği tespit edilmiştir. Küçük balıklar sürüler halinde gezerek yemlenirler, büyüdükçe yalnız gezip yemlenmeyi tercih ederler.
Sığ sularda ve gençken sürüler halinde yaşayan levreğin soyunu dinamitle avcılık da gerçekten çok kötü etkilemiştir. Üremesi yüksek adetlerde görünse de yavaş büyümesi nedeni ile levrek ne yazık ki gitgide azalmaktadır. Son yıllarda levreğin ticari olarak yetiştirilip satılması bilinen tüm zararlarının yanında önceden tahmin edilemeyen bir tehlike daha getirmiştir. Yetiştiriciler dere ağızlarında yavru balık yakalayıp getiren balıkçılarla anlaşarak yavruları satın almaktadır. "Yavrucu" adı verilen balıkçılar da dere ağızlarında, derelerde yavru levrekleri damaksız iğnelerle yakalayarak ticari kuruluşlara satmaktadır. Bu hem doğal ortamın talan edilmesine yol açmakta, hem de yakalanan yavrular sevk edilirken yarısı ölmektedir. Hatta bu arada yılan balığı, karagöz, çipura gibi balıkların yavruları da oltada çıkmakta onlar da aynı akibete uğramaktadır. Ne yazık ki bu yöntem Türkiyemizde yasal sayılmakta "yavrucular" bu iş için lisans alabilmektedir. Yani levreğin (ve diğer bazı balıkların) doğal üreme ve büyüme alanı yasal olarak talan edilebilmektedir. İzini veren de, koruma görevini üstlenen aynı bakanlıktır. Anlayabilene aşk olsun.
Levrek tam bir kıyı balığıdır. Bununla birlikte kışları havaların soğuması ile daha derin sulara çekllir. Çok ürkektir, bu nedenle sessiz, sakin, sığ koyları tercih eder. İskele ayakları arasında ispendek sürüleri sıkça gezinirler. Akarsuların denize döküldüğü yerlerdeki bulanık sularda daha çok bulunur ve yemlenir. Bu arada acı sulara hatta derelere de girer. Sığlıklarda gezindiğinden yüksekçe bir yerden görüntü vermeden gözleme yapılırsa balık görülebilir. Levrek bazen dibe ani bir hareketle yanlamasına sürtünerek su dışından görülebilecek parıltı yapar; bu şekilde de yerini belli edebilir. Bunu neden yaptığı tam olarak bilinmemektedir. Çervede kuma saklanmış kabukluları ürkütmek için yapabileceği gibi üzerindeki parazitlerden kurtulmak için de yapabilir. Bazen bu şekilde kendini kısa süreyle kuma gömdüğü, saklı olarak 30 - 60 saniye kaldıktan sonra süratle kaybolduğu da gözlenmiştir. Bu davranışı büyük bir ihtimal çevredeki daha iri bir yırtıcıdan korunma amaçlıdır veya gözlemciyi fark etmiş de olabilir
ÇİPURA

Ege'nin meşhur balığı çipura veya alyanak. Yurdumuzda çipura, çıpra, çupra, alyanak veya mendik diye bilinir, yarım kiloya kadar olanlarına lidaki, bir kiloya kadarlarına da kaba lidaki denir. Diğer dillerde gillthead seabream (İng., ABD), dorado (İsp., Fra., Pol.), goldbrassen (Alm.), Tsipoura (Yun.) gibi isimlerle bilinir. Vücudu yanlardan basık, yüksek bir sırt profiline sahiptir; bu ona oval bir görünüm vermektedir. Tüm vücudu iri pullarla kaplıdır, Sırtı koyu gümüşi renkte yanları beyazdır; tüm vücudunda sarımsı janjanlı parıltılar görülür. Solungaç kapağının üstünde yanal çizginin başlangıç noktasında siyah bir leke bulunur bu lekenişn alt tarafı kırmızımsı pembesi rengi ile balığa alyanak denmesine neden olur. Kafası oldukça büyük, gözleri normaldir, İki gözü arasında alnında V şeklinde altın sarısı bir bant bulunur. Ağzı mensubu olduğu sparidae familyanıa özgü olarak küçük tabii ki çeneleri çok kuvvetlidir. Yandaki tanıtıcı resimden de görüldüğü gibi çenesinde çok kuvvetli kırıcı (köpek) dişleri vardır ve arka tarafta da öğütücü dişler bir kaç sıra halinde dizilmiştir. Bütün yüzgeçleri gayet iyi gelişmiştir. Sırt yüzgeci tek olarak enseden kuyruğa kadar uzanır. Yan yüzgeçleri oldukça uzun ve sivri uçludur. Kuyruk yüzgecinin ucuları siyahımsıdır. Sadece yurdumuza özgü bir balık olmayıp Atlantik okyanusunda da bulunur. Yurdumuzda da daha çok Ege ve Akdenizde bilinen ve makbul tutulan çipurayı balık çiftlikleri yetiştirip pazarlamadan önce İstanbul'da halk arasında adı bile bilinmez ve pek tanınmazdı. Zaman zaman bitkilerle beslendiği bilinse de esas olarak etçil balıktır küçük kabuklular (çağanoz, karides, mamun) midye, sülünez ve diğer balıkların küçüklerini yer. Genelde tek tek gezerler ama küçük gruplar oluşturdukları da görülmektedir. Üremeleri yurdumuzda Ekim Aralık aylarında olur. Bir dişi 150.000 kadar yumurta dökebilir. çipura 30 metre derinlikte yumurtalarını bırakır ve yumurtadan çıkan yavrular sığ sulara ve dalyanlara yüzerler. Burda büyüyen yavru balıklar tekrar denize dönerler. Hermafrodit özellik gösteririler dişiler üç yaşından sonra erkek olurlar. 10-12 yıl kadar yaşadıkları sanılmaktadır. Yurdumuzda genellikle boyu 25-40 santim 0,5-3 kilo ağırlıklarda olanları yakalanır, 60 santim boya ve 6-7 kilo ağırlıkta olanlarına rastlamaktadır. Eskiden Marmara'da yakalanan çipuralar Ege ve Akdenizdekilerden daha iri olurmuş ama artık Marmara'da Çanakkale boğazına yakın bazı bölgeler hariç neredeyse çipura çıkmamaktadır. Okyanusda yakalanan çipuralar doğal olarak daha büyüktür, 70 santim boya 12 kilo ağırlığa kadar olabilir.
Çipura kültür balıkçılığa uygun yapısı ile tüm dünyada bu arada yurdumuzda da balık çiftliklerinde yetiştirilerek pazarlanmaktadır. Etinin lezzeti de buna eklenince ekonomik değeri çok yüksek balıklardan sayılmaktadır.
Yosunlu ve kumlu diplerde daha çok bulunur. İlkbaharda nehir ağızlarında acı sulara da girerler, yazları genelde kıyılarda 30 metreya kadar olan derinliklerde bulunurken kışları derinlere çekilir. Yetişkin iri balıklar 150 metre kadar derinlerde gezer. Yurdumuzda Karadeniz'de bulunmaz, Marmara'da sayıca çok azalmıştır. Ege ve Akdeniz'de ise bolca bulmak mümkündür.
MIRMIR

Mercan balıklarının en çok bilinen türlerinden biridir. Mercan veya çizgili mercan olarak da bilinirse de yaygın ismi mırmır'dır. Yabancı kaynaklarda striped seabream (İng.), marbri (Fra.), murmura (Yun.) gibi isimlerle geçer. Vücudu iri pullarla kaplı, uzunca yanlardan basıktır, kafa büyük gözler iridir. Ağzı tüm türlerde olduğu gibi küçük fakat kuvvetlidir. Sırtı esmerce, yanları daha açık renkli, karnı beyazdır. Sırtından karnına doğru 10-12 adet çizgi iner bu çizgiler karna ulaşmadan biterler. Sırt yüzgeci tek parçadır, tüm yüzgeçleri gayet iyi gelişmiştir. Genelde gruplar halinde gezinir ve yemlenir, bazen küçük sürüler de oluştururlar. Herşey yiyicidir, daha çok kurtlar, yumuşakçalar ve eklembacaklılarla beslenir. Ege ve Akdeniz'de daha boldur. Marmara ve Karadeniz'de bulunur. Farklı dip özelliği gösteren yerlerde mesela kayalık, kumlu, çamurlu, yosun kaplı diplerde bulunabilir. Nispeten daha sığ sularda rastlanabilir, 150 metre derinliklere kadar da inerler. Üremeleri Haziran'dan Ağustos sonuna kadar sürer, hermafrodit'tir. Yurdumuzda 40 santim kadar boya erişebilirken Batı Akdeniz veya Doğu Atlantik'te 60 santim boya ulabilmektedir. 4 kilo ağırlıkta olabilirler. Eti çok lezzetlidir. Ekonomik değeri olan balıklardandır.
KARAGÖZ

Yurdumuzun tüm denizlerinde yaşayan karagöz balığı, ılıman denizlere özgü bir balıktır. karadeniz'de de bulunmakla beraber sayıca Marmara ve Akdenizde olduğundan daha azdır. Türkçe'de bazen tahta balığı, çırpıntı, karakulak ama daha çok karagöz olarak tanınırken diğer dillerde blacktail bream, twoband bream (ABD), avlias, kampanas, kakarelos (Yun), sargo mojarra (İsp.), sparus negro (Rom.), amarel (Pol.) adları ile rastlanır. Vücudu yüksek sırt profili ve yanlardan basık olması nedeni ile neredeyse yuvarlak disk görünüşlüdür. Tüm vücudu iyi intibak etmiş iri pullarla kaplıdır. Sırt yüzgeci sert, uzun ve tek parçadır; ön tarafında batıcı dikenler vardır ama bunlar izmarit balığındaki kadar tehlikeli değildir. Yan yüzgeçleri oldukça uzun, anal yüzgeci de sırt gibi tek parça ve kuyruğa kadar uzanır; kuyruk yüzgeci yumuşak ve iyi gelişmiştir. Yüzgeçlerinin rengi esmerdir. Yüksek sırt profilli tüm balıklarda olduğu gibi gelişmiş yüzgeçlerinin de avantajı ile çok hareketli ve yüksek manevra kabiliyetli bir balıktır. Bu özellik üyesi olduğu sparidae familyasının tüm balıklarında görülür. Biri başının hemen gerisinde biri de kuyruk yüzgeç boğumunun üzerinde olmak üzere iki siyah bant karakteristik özelliği olarak balığı tanıtır, kuyruk boğumunda ikinci bantla birleşmiş siyah bir benek buluınur. Rengi sırtında esmerce yanları biraz daha açık karnı beyazdır. Sırtından kuyruğa doğru bir kaç tane parlak gümüşi hat uzanır. Başı ufakça, gözleri normal büyüklüktedir. Ağzı küçük fakat çeneleri çok kuvvetlidir. Tüm çeneleri batıcı konik ve öğütücü sert dişlerle kaplıdır. Özellikle ön dişleri koyun dişi gibi görünür. Bu dişlere sahip karagöz midye gibi kabuklu yumuşakçaları kırıp açabilir, kayaların üstelerini kazıyıp ekmeğini taştan çıkartabilir. Bu arada bitkilerle de beslenir. Küçük balıkları yediği de olur. Kışları 160 metreye kadar derinler çekilirken yazları kıyılara yanaşır genellikle de 50 metreden az derinliklerde rastlanır. Zaman zaman özellikle sert akıntılı anaforlu kayalıklarda yemlenirken su yüzüne çok yaklaşarak görüntü verdiği de sık sık olur. Yavruları dibi yosunlu veya kumlu kıyılarda görmek mümkündür. Yüzme keseleri vardır. Yerel balıklardandır yani göç etmezler yaşamlarını doğdukları denizde tamamlarlar. Hermafrodit özellikler gösterir, yani bir müddet sonra cinsiyet değiştirebilir. Üremeleri yurdumuzda suların ısınmasına bağlı olarak Nisan-Temmuz bazen de Ağustos ayları arasındadır. Yumurtalar açık suya dökülür. Genelde sürüler halinde bulunurlar. 45 santim boya, 1,5 kilo ağırlığa erişirlerse de sık rastlanan ortalama boy 15-25 santim arası, yarım kilo civarında ağırlıktır. Karagöz balıklarının 10-12 yıl yaşadıkları sanılmaktadır.
Karagöz balığının yurdumuz sularında hayat hikayesi aynı olan üç farklı türü daha mevcuttur. Bu türler de karagöz ile aynı yaşam hikayesine sahiptir ve genelde birlikte yaşarlar.
SİVRİBURUN KARAGÖZ

Yurdumuzda karagöz ile aynı isimlerle veya sivriburun karagöz olarak bilinir. Yabancı kaynaklarda sharpsnout seabream (İng., ABD), mytaki (Yun.), sarago pizutta (İtl.) isimleri ile bulunabilir. Yaşam hikayesi karagöz ile aynıdır.0-150 metre derinlikler arasında yaşar.Genelde çok derinde bulunmaz çok sığ sulara dahi girerler. Renk ve desen olarak sargos'a çok benzer en belirgin farkı sanki bir öpücük almak istercesine ileri doğru uzamış dudaklarıdır. Buna dikkat edildi mi balık tanınabilir. İnce uzun ağzıyla diğer balıkların erişemediği canlılarla ve kurtlarla beslenir. Diğer karagöz türlerine göre nispeten daha iri bir balıktır 60 santim boya ulaşabilirler 2 kilo civarında olanları vardır.Tüm sularımızda bulunur Karadeniz ve marmarada 3 kiloya kadar büyüdükleri söyleniyor.
SARGOZ

Dilimizde karagöz ile aynı isimlerle veya akkaragöz, sargos (sargoz) olarak tanınır. Yabancı kaynaklarda white seabream (İng.), sarago magiorre (İtl.), sargos, sargys (yun.), sargo (İsp.) isimleri ile bulmak mümkündür. Yaşam hikayesi karagöz ile aynıdır. Karagözde bulunan iki bant yerine sargos'ta solungaç kapağının hemen arkasından kuyruğa kadar 6-7 adet daha ince bant yukarıdan aşağı vücuduna dik olarak uzanır. Çeneleri aynı kuvvete sahipse de dişleri farklılıklar taşır. Tüm çeneleri batıcı konik ve öğütücü sert dişlerle kaplıdır. Özellikle ön dişleri koyun dişi gibi görünür. Bu dişlere sahip karagöz midye gibi kabuklu yumuşakçaları kırıp açabilir, kayaların üstelerini kazıyıp ekmeğini taştan çıkartabilir. Bu arada bitkilerle de beslenir. Küçük balıkları yediği de olur. Kuyruk boğumunda siyah bir leke bulunur. 60cm boya ve 3kg ağırlığa erişebilir. Özellikle Marmara'da çok irilerine rastlanır. 0-50 metre arasında yaşar. 10 yıl yaşadıkları bilinmektedir. Hermafrodit özellikler gösterir, yani bir müddet sonra cinsiyet değiştirebilir. Üremeleri yurdumuzda suların ısınmasına bağlı olarak Nisan-Temmuz bazen de Ağustos ayları arasındadır. Yumurtalar açık suya dökülür. Genelde sürüler halinde bulunurlar. Genelde taşlık kayalık, akıntılı yerleri; balıkçı barınağı, mendirek gibi yerleri oluşturan kaya dolgulu bölgelerde,batıklar dip mağaraları ve civarı gibi yerlerde yaşarlar. Bunula birlikte kırmalık, kumluk yerlerde de sıkça görülürler.
ORKİNOS

Denizlerimizde yaşayan iri ve çok değerli bir balıktır. Uzunlukları 3 - 4 m. ve ağırlıkları da 100 - 150 kg'dan 800 kg'a kadar olabilir. Çeşitli türleri vardır. Orkinos sürü halinde yaşayan gezici balıklardandır. Yazın Karadenize çıktıktan sonra sonbaharda Marmara'ya ve oradan da Ege'ye geçerek hemen bütün Akdeniz'i dolaşırlar. Bu gezilerinde saatte 40 - 60 km. hızla yol alabilirler. Genel olarak üst sularda yaşarlar. Mart - Ağustos arasında ürerler ve yaklaşık 1.000.000'a yakın yumurta verirler. Yaşam süreleri ortalama 15 yıldır. İhracat ve gıda endüstrisi yönünden ekonomik değeri çok yüksektir.
|
|
|