Su Dunyasi - Bölge Sartları
  
Karadeniz'in genel özellikleri


Karadeniz büyük bir kesimde oksijensiz (anoksic) koşulların hüküm sürdüğü dünya denizleri içinde özel bir yere sahip tek denizdir.Dünya okyanuslarından hemen hemen tamamen izole edildiğinden ,okyanuslarda geçen temel oşinografi kuralları Karadeniz için her zaman bir anlam ifade etmez.
Karadeniz’in en derin yeri 2300m civarındadır.Toplam 534 km3 su içeren Karadeniz’in 423 bin km3’lük kısmı,yani yaklaşık %80 hacmi oksijensizdir.O2-H2S geçiş zonu ortalama 200 m derinliktedir.Karadeniz derinliği takriben 50 m olan İstanbul Boğazı ile Marmara Denizi ve dolayısıyla Akdeniz’e bağlanır.Günümüzde Karadeniz buharlaşmanın az olduğu ve çok miktardaki nehir deşarjlarının toplandığı bir havza görünümündedir.Bazı Asya nehirleri ile Avrupa nehirlerinin deşarjlarının yarısı Karadeniz’e akmaktadır.
Dünyanın en büyük iç denizlerinden birini oluşturan Karadeniz’in taban topografyası kıyıya paralel,yaklaşık 20 km enine bir kuşak boyunca oldukça önemli değişimler göstermektedir.Tuna gibi büyük nehirlerin denize döküldüğü kuzeybatı Karadeniz bölgesini geniş bir kıta sahanlığı kapsamaktadır.Bu bölgenin dışında kıta sahanlığı yok denecek kadar az olup sadece kuzeyde ve batıda ,kuzeybatı kıta sahanlığının uzantısı olan dar bir şerit bulunmaktadır.Ayrıca Karadeniz2in güney kıyısı boyunca Sakarya,Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleri ağızlarında daha küçük ölçekli yöresel kıta sahanlıkları bulunmaktadır Bunun dışında topografya genellikle çok keskin bir taban eğimi ile derinleşmekte ,kıyıdan yaklaşık 10-20 km mesafede 1000 m derinliğe ve hemen sonra yaklaşık 2000 m derinliğindeki Karadeniz basenine ulaşmaktadır.Karadeniz tabanı .derinliği2000-2200 m olan geniş bir düzlükten oluşmaktadır.Derinliği 200 m.den az olan bölgeler Karadeniz’in toplam alanının sadece %27 sini oluşturur


Sıcaklık , tuzluluk ve yoğunluk

Karadeniz’in fiziksel parametreleri mevsimsel olarak farklılık gösterir.Bu farklılık çoğunlukla yüzey suları için geçerlidir.Bunların haricinde derinlere doğru farklılıklar azalır,yaklaşık 120 m derinlikten sonra sıcaklığın 8.20 ◦C’ye ulaştığı görülür ve bu sıcaklık birkaç ufak istisna ile hemen hemen bütün ölçüm noktalarında 400 m derinliğe kadar pek az artarak gider.gider.Aynı durum tuzluluk için de geçerlidir.Her iki parametre de kıyı ötesinde akarsuların etki alanlarında akıntı döngülerinin yoğunlaştığı bölgelerde bazı salınımlar göstermektedir.Bu değişimler büyük ihtimalle karışım bölgelerinin özelliklerini yansıtmaktadır.Özellikle akıntı döngülerinin sıklaştığı bölgelerde tuzluluk gradientinin yükseldiği gözlenir.Bu yükselme kıyıdan uzaklaştıkça doğru orantılı olarak belirginleşir.
Karadeniz eş tuzluluk eğrilerinde belirlenen diğer önemli bir olay da tüm kesitler boyunca belirlenen süratli yoğunluk artışıdır.Yaklaşık olarak O2-H2S geçiş zonuna tekabül eden seviyelerde tuzluluk 20-30 metrelik su sütununda birden bire 18.0 ppt’den 20.0 ppt seviyelerine çıkar.Bu zonun üstünde yüzey suları etkisiyle karışım özelliğinin hakim olmasına rağmen belli bir artım gradienti vardır.Bu gradient geçiş zonunun altında da mevcuttur ve oldukça düzenlidir.Karadeniz yüzey sularının sıcaklığı her denizde olduğu gibi mevsimsel değişiklikler gösterir.Hatta aynı mevsimde gece ve gündüz farkları da normaldir.18-19 Mayıs tarihleri arasında yapılan ölçümlerde muhtelif istasyonlarda yüzey suyu sıcaklıkları 10.43-15.67 ◦C arasında ölçülmüştür.Derinlere doğru bu değerler süratle düşmekte ve 6.4 ◦C civarında termogline ulaşmaktadır.Termoglin derinlikleri genellikle 40-60 m civarındadır.Bu en düşük sıcaklık seviyesi genelde 7-10 m’lik su sütununda oldukça sabit kaldıktan sonra derinlere doğru başlangıçta süratle yükselip 8.0 ◦C dolaylarından itibaren ise çok yavaş artmalar ile yükselmektedir.Ancak Kızılırmak ve Yeşilırmak veya Kafkaslardan gelen suların etkisi altında kalan kıyı ötesinde bu en düşük sıcaklık seviyesi oldukça kalın (30-45 m) bir tabaka oluşturmaktadır
Karadeniz yüzey sularının sıcaklığı her denizde olduğu gibi mevsimsel değişiklikler gösterir.Hatta aynı mevsimde gece ve gündüz farkları da normaldir.18-19 Mayıs tarihleri arasında yapılan ölçümlerde muhtelif istasyonlarda yüzey suyu sıcaklıkları 10.43-15.67 ◦C arasında ölçülmüştür.Derinlere doğru bu değerler süratle düşmekte ve 6.4 ◦C civarında termogline ulaşmaktadır.Termoglin derinlikleri genellikle 40-60 m civarındadır.Bu en düşük sıcaklık seviyesi genelde 7-10 m’lik su sütununda oldukça sabit kaldıktan sonra derinlere doğru başlangıçta süratle yükselip 8.0 ◦C dolaylarından itibaren ise çok yavaş artmalar ile yükselmektedir.Ancak Kızılırmak ve Yeşilırmak veya Kafkaslardan gelen suların etkisi altında kalan kıyı ötesinde bu en düşük sıcaklık seviyesi oldukça kalın (30-45 m) bir tabaka oluşturmaktadır.


Genel dolaşım sistemi ve akıntılar


Kıyısal Akıntı Sistemi (KAS), yaklaşık olarak 34 doğu boylamı boyunca Anadolu ve Kırım kıyıları açıklarında ikiye ayrılmakta ve batı ve doğu eksenlerinde iki tane büyük ölçekli siklonik dolaşım ortaya çıkmaktadır .Kırım Burnu civarında ikiye ayrılan KAS’ın bir kolu güneybatıya yönelerek batı basenindeki büyük siklonik dolaşıma katılırken diğer kolu da kuzeybatıya ilerlemekte ve kuzeybatı kıta sahanlığında da küçük bir siklonik dolaşım yaratmaktadır.Doğu Karadeniz baseninde ise genellikle merkezleri 37◦ ve 39◦ doğu boylamları boyunca iki tane siklonik döngü ile basenin güneydoğu bölgesinde daha küçük ölçekli anti siklonik bir döngü bulunmaktadır.Bunlara ek olarak,genel dolaşım sisteminin söz konusu büyük ölçekli döngülerden kopmalar nedeniyle ortaya çıkan daha küçük ölçekli döngüler ihtiva ettiği görülmektedir.
Karadeniz’in genel dolaşım sistemini oluşturan üç önemli faktör bulunmaktadır.Bunlar sırasıyla ,rüzgarlardaki doğu-batı,kuzey-güney yönlerindeki değişimler,su kolonundaki dikey yönde yönde meydana gelen tuzluluk ve sıcaklık değişimleri ve İstanbul Boğazı ve Karadeniz arasındaki su alışverişidir.


Su kütlelerinin genel yapısı

Karadeniz Akdeniz’in aksine yağmur ve nehirlerden gelen tatlı su girdisinin buharlaşma nedeniyle olan su kaybına göre daha fazla olduğu tatlı su ağırlıklı bir basendir.Yağmur ve nehir girdileri ortalama olarak ,sırasıyla 225-300km3/yıl ve 350 km3/yıl,buharlaşma miktarı ise 332-395 km3/yıl’dır.
Karadeniz’i oluşturan su kütlesi genel yapı itibariyle iki farklı karakterdeki su kütlesinin etkileşmesinden ortaya çıkmıştır.Bunlardan biri Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı yoluyla Karadeniz’e ulaşan Karadeniz2in dip sularını oluşturan daha tuzlu ve dolayısıyla daha ağır olan Akdeniz kaynaklı sulardır.Diğer su kütleleri ise karasal kaynaklı girdiler ve yağış nedeniyle ortaya çıkan tatlı su fazlalığı nedeni ile Karadeniz’in yüzey tabakasını oluşturan daha hafif ve daha az tuzlu su kütlesidir.Bu iki farklı su kütlesi yıllardır karışarak Karadeniz’e özgü yeni bir su kütlesi oluşmasına neden olmuştur.Bu su kütlesi karakteristik olarak,yüzeydeki 200-150 m derinliğindeki yüzey tabakası ,1000 m derinliğe kadar olan ara tabakası ve 1000 m.den deniz tabanına kadar olan dip tabakası olmak üzere,genel hatları ile üç tabakadan meydana gelmiştir.
Tüm Karadeniz’in ortalama tuzluluğu 22 ppt kadardır.Derin yerlerde bu ortalama değer üzerindeki oynamalar 0.2-0.4 ppt mertebesinde olmakta ve dolayısıyla bölgesel su karışımı olaylarına bağlı olarak tuzluluk 22.2-22.4 ppt olmaktadır...

Marmara Denizi
 
 
Akdeniz
   

Akdeniz’in Genel Özellikleri

Akdeniz, batıda Atlas Okyanusundan doğuda Asya'ya kadar uzanan ve Avrupa'yı Afrika'dan ayıran bir iç deniz. Bugünkü durumuyla oldukça küçük ve fazla derin değil. Dünyanın en büyük iç denizi de diyebileceğimiz Akdeniz'in, toplam alanı, Karadeniz dışında 2.5 milyon km2. Derin ve karalar arasında uzunlamasına sıkışmış bir çöküntüyü kaplayan Akdeniz'in, 1500 m olan ortalama derinliği, Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanuslarının yaklaşık 4000 m olan derinliği ile karşılaştırıldığında çok az. Ancak, yine de epey derin olan ve görece küçük kıta sahanlığına (kıyıya yakın verimli balıkçılık alanları) sahip olan Akdeniz'i sığ olarak nitelendirmek yanlış olur. Akdeniz kıta sahanlığının dar olması balık populasyonunu olumsuz yönde etkilemekte


Tuzluluk ve Yoğunluk

Sıcak iklimin bir sonucu olarak, Akdeniz'in suyunun büyük kısmı buharlaşır. Buharlaşma ile Akdeniz'in tuzluluğu ve yoğunluğu artar. Genellikle buharlaşma yoluyla kaybedilen su, yağmur ve nehir suyuyla kazanılandan daha fazladır. Akdeniz, buharlaşma sonucu yitirdiği suyun ancak üçte birini akarsularla yeniler, Atlantik Okyanusu'ndan Akdeniz'e sürekli bir yüzey suyu akıntısı vardır. Saniyede yaklaşık 1 milyon m3 su, Cebelitarık kanalıyla Atlantik Okyanusu'ndan Akdeniz'e geçer. Aynı anda daha az bir miktar da, Akdeniz'den Atlantik'e geçer. Bu iki akıntı farklı seviyelerde gerçekleşir. Düşük yoğunluğa sahip Atlantik suyu, yüzeye yakın kısımdan; daha yoğun ve tuzlu su olan Akdeniz suyuysa dipten geçer. Az miktarda su da Çanakkale ve İstanbul Boğazları aracılığıyla Karadeniz'den gelir. Atlantik'ten gelen su, Cebelitarık boğazından geçtikten sonra Afrika'nın kuzey kıyısı boyunca ilerler. Tüm etkenler sonucunda, Akdeniz'in su tuzluluk seviyesi sabit kalır. Akdeniz, dünya denizlerine göre tuzlu bir denizdir. Ortalama tuzluluk oranı % 0.38, okyanusta ise % 0.35'dir. Bu oran yağış artışına ve buharlaşmanın azalmasına bağlı olarak batıya doğru azalır. Cebelitarık boğazında % 0.36 iken, Kıbrıs'ın güneyinde % 0.39,5'e ulaşır. Büyük ırmakların ağzında tatlı su tuzlu suya karıştığı için tuzluluk azalır


Sıcaklık

Akdeniz'de, tuzlulukta olduğu gibi batıdan doğuya gidildikçe yüzey sularının ortalama sıcaklığında bir artış görülür.Akdeniz’de yüzeydeki sıcaklıklar,yıllık ortalama olarak,havanın sıcaklıklarından daha yüksektir. Şubat ayında sıcaklık, denizin batı tarafındaki yüzey sularında ortalama 13-14 derece olduğu halde denizin doğu tarafında bu değer 17 dereceyi geçer. Ağustos ayındaysa batı kesimde ortalama 23 derece dolayında olan yüzey suyu sıcaklığı, Doğu Akdeniz'de 25-28 derece dolayında olur. Kış mevsiminde suların en soğuk olduğu mevsim Cenova körfezidir. Akdeniz kıyılarında kış aylarında yüzey sularının ortalama sıcaklığı, Fethiye-Anamur arası 15 derece; daha doğuda 16 derece oluyor. Ağustos ayındaysa sıcaklık batıda 26 derece, doğudaysa 28 derece.Derin tabakaların durgunluğu ve Okyanus sularıyla olan mübadelenin kafi derecede olmayışı sıcaklık rejimi üzerine tesir icra etmiştir.Aşağı yukarı 300 metreden itibaren 4000 metrelik derinliklere kadar her tarafta sıcaklık +13 derece civarındadır.Akdeniz iç denizler içinde homothermie’ye(muayyen bir derinlikten itibaren en derin yerlere kadar aynı sıcaklığın mevcut oluşu) iyi misal teşlik etmektedir.Homothermie tabakasının sıcaklık derecesi ve başladığı derinlik,yer yer,fark göstermektedir.Bu hal Atlas okyanusundan uzaklığa ve mevsime tabidir.Akdeniz’in batı havzasında,bilhassa İspanya ve Fas kıyılarında,bu tabaka yüzeye daha yakın ve sıcaklığı daha fazladır.Bunun sebebi Atlas okyanusunun yakınlığıdır.Yapılan termik iskandillere göre homothermie tabaka,yazın güney doğu İspanya’da Cartagena civarında 6 derece ile 12 derece sıcaklık ile 120 metrede bulunmuştur.Cezayir civarında 250 metrede rastlanan bu tabaka Tiren denizinde 12 derece ila 13 derece ile 200 ila 300 metrede ve Yunan denizinde 13.5 derece ile 600 metrenin altında bulunmaktadır…



Genel Dolaşım Sistemi ,Akıntılar ve Buharlaşma

Tuzlu olan Akdeniz suları Cebelitarık Boğazında alt akıntı ile
Atlas Okyanusuna, Atlas Okyanusunun az tuzlu suları üst akıntı ile Akdeniz'e akar. Bu akıntılar sırasında Akdeniz'e saniyede 1.750.000 metreküp su girerken, 1.680.000 metreküp su çıkmaktadır. Karadeniz'in suları ise boğazlar üzerinden Akdeniz'e akar; çünkü Karadeniz'in suları daha bol ve az tuzludur. Akdeniz'den saniyede 6.100 metreküp su Karadeniz'e akarken, 12.600 metreküp su geri dönmektedir.
, Atlantik Okyanusu'ndan Akdeniz'e sürekli bir yüzey suyu akıntısı vardır. Saniyede yaklaşık 1 milyon m3 su, Cebelitarık kanalıyla Atlantik Okyanusu'ndan Akdeniz'e geçer. Aynı anda daha az bir miktar da, Akdeniz'den Atlantik'e geçer. Bu iki akıntı farklı seviyelerde gerçekleşir. Düşük yoğunluğa sahip Atlantik suyu, yüzeye yakın kısımdan; daha yoğun ve tuzlu su olan Akdeniz suyuysa dipten geçer. Az miktarda su da Çanakkale ve İstanbul Boğazları aracılığıyla Karadeniz'den gelir. Atlantik'ten gelen su, Cebelitarık boğazından geçtikten sonra Afrika'nın kuzey kıyısı boyunca ilerler. Tüm etkenler sonucunda, Akdeniz'in su tuzluluk seviyesi sabit kalır. Akdeniz'in suyunun büyük kısmı buharlaşır. Buharlaşma ile Akdeniz'in tuzluluğu ve yoğunluğu artar. Genellikle buharlaşma yoluyla kaybedilen su, yağmur ve nehir suyuyla kazanılandan daha fazladır. Akdeniz, buharlaşma sonucu yitirdiği suyun ancak üçte birini akarsularla yeniler.
 
Ege Denizi
   

Ege Denizi’nin Genel Özellikleri

Ege, doğu Akdeniz’in dört iç denizinden biridir. Doğu Akdeniz’de batıda İyon Denizi’nden
ve güney doğudaki Levantin Denizi’nden bir dizi adanın ve aralarındaki dar ve derin boğazlarin oluştur-
duğu bir yayla ayrılmıştır. En derin yerlerinde 2500m. ye ulaşır. Marmara ve Akdeniz’in ortasında bulunuyor olması su alış-veriş konusunda büyük öneme sahip olmasını sağlar. Fakat Ege Denizi’nde girinti ve çıkıntıların çokluğu, ayrıca çok fazla adaya sahip olması su alış-verişinde kısıtlayıcı bir etken oluşturur. Ayrıca bu durum mevsimsel değişimlerin çokluğuna sebep olur.


Sıcaklık

Yapılan mevsimsel ölçümler sonucu Kuzey Ege’ güz aylarında 13-15 °C sıcaklığındaki Karadeniz suyu, yaz aylarında 21-23 °C’ye yükselmesine rağmen sıcaklık profilleri yüzeyden derinlere doğru güz ve yaz aylarında birbirine zıt bir değişim göstermektedir. Diğer bir değişle yaz aylarında yüzeyden derinlere doğru sıcaklık azalışı gözlenirken güz aylarında bunun aksine bir azalış belirlenmiştir.


Tuzluluk

Deniz suyunda tuzluluk değişimlerini, kıyı bölgelerde nehir sularının karışımı önemli ölçüde etkilemektedir. Tuzluluğu etkileyen diğer önemli etmende buharlaşma ve yağış arasındaki ilişkişdir. Yüzey sularının mevsimsel tuzluluk değişimleri ise çok az olup %10’u geçmemektedir. Mevsimlere bağlı sıcaklık değişimi paralelinde yüzey sularında tuzluluk değerlerinde farklılık gözlenmesine rağmen derinlere doğru bu fark daha az olarak saptanmıştır. Kuzey Ege’de Çanakkale boğazının yakınındaki istasyonlarda Karadeniz sularının etkisiyle yüzey sularında düşük tuzluluk ölçülmüştür.


Mevsimsel Değişiklikler


Ege Denizi üstünde egemen olan Akdeniz iklimi, bu büyük su kütlesinin etkisiyle bazı değişikliklere uğrar: Ege Denizi’nin etkisi, donlu günlerin sayısını azaltır. Denizi suyu sıcaklıkları da genelde kuzeyden güneye doğru artar. Bu artış kışın daha çok belirlidir. Kıyı ve adalarda kışları yağışlı bir Akdeniz iklimi görülür.
Yazın bütün Ege Denizi ısınır. Kuzey ve güney yüzey suları arasındaki sıcaklık farkı, 1°-2°C’a iner. Sıcaklığın en yüksek olduğu ayda Ege Denizi’nin her yanında deniz suyu sıcaklığı 23°-24°C arasındadır.
Ege Denizi’nde yıllık yağış tutarı kuzeyden güneye gidildikçe azalır. Yağışlar genellikle kış aylarında toplanmıştır. Komşu karalarda olduğu gibi, Ege Denizi alanında da yazlar çok kuraktır. Yazın Ege Denizi’nin her yanında, kuzeyden ve kuzeydoğudan “etezyen” adı verilen şiddetli bir rüzgar eser. Ege Denizi, biyoloji ve hidroloji özellikleri bakımından Karadeniz ile Akdeniz arasında bir geçiş alanı oluşturur.
Çanakkale Boğazı’ndan üst akıntısıyla gelen ve besin tuzları, oksijen ve plankton bakımından zengin olan Karadeniz suları, kuzeydeki balık yaşamını olumlu yönde etkiler. Ege Denizi, oksijen bakımından zengin olmasına karşın, fosfat ve nitrat bakımından yoksuldur. Bu yüzden güney bölümü, dünyanın balık bakımından en yoksul denizlerindendir.Ege suyunu hareketlendiren 4 etken vardır.


Akıntılar ve Yoğunluk

a ) Karadeniz Suyu

Çanakkale boğazına gelen 6500ton/sn debili karadeniz sularının kış aylarında salinite farkından dolayı oluşturduğu akıntıların yanı sıra yaz aylarında ise Ege deki güneyli rüzgarların etkisi vardır. Özellikle Eterian rüzgarlarının etkisi ile Karadeniz suyu yön değiştirerek güney doğuya akmaya başlar

b ) Atlantik Suyu

Egede su sirkülasyonunu belirleyen ikinci akıntı Doğu Akdenizden Ege ye doğru olan Atlantik suyunun hareketidir. Buradaki oldukça dar kanallarda yüzey altı düşük saliniteli Atlantik suları mevcuttur. Cebellitarıktan başlayıp boğazlara kadar giden bu sular salinite farkından dolayı bu akıntıları oluştururlar

c ) Doğu Akdeniz orta derinlik suyu

Bu akıntılar tüm Akdeniz olduğu gibi Ege yi de etkilemektedir. 50-200m arası maksimum saliniteye sahip bu su kütlesi, sıcak ve soğuk hava akımlarının da etkisiyle bu akıntıalrı oluşturur. Su sıcaklığını 15°C ye kadar düşüren bu su kitlesi hakkında fazla bulgu mevcut deildir.

d ) Dip suyu

Dip suyu tüm denizlerimizde olduğu gibi sıcaklık ve yoğunluk farkından dolayı çok yoğun suyun dibe, az yoğunun üste çıkma isteği ve soğuk suyun dibe sıcak suyun yüzeye çıkma isteğinden meydana gelir



Marmara Denizi genel özellikleri

Türk boğazlar sisteminin topografik özellikleri , Marmara denizinin hidrodinamiği ve dolayısıyla ile sağlığı üzerinde öneml0i rol oynamaktadır. Bilindiği gibi İstanbul ve Çanakkale boğazları , Marmara denizini ege ve Karadeniz’e bağlayan iki önemli su yoludur.
İstanbul boğazı 0.7 – 3.5 km eni ve ortalama 1ç6 km boyu ile dünyanın en dar boğazlarından biridir. Max. derinliği 110 m ortalama derinliği ise 35.8 metredir. Çanakkale boğazı ise 1.2 – 7.0 km genişliğe 6.2 km uzunluğa sahiptir. Karadeniz ile ege denizi arasında bir geçiş bölgesi olması sebebiyle Marmara denizinin oşinoğrafik özellikleri komşu denizlerdeki değişimlerle sıkı sıkıya bağlıdır.


Sıcaklık

Civar okyanusla irtibat temin eden eşiğin seviyesinden itibaren dibe kadar sıcaklığın aynı kalması yani homothermie hadisesi Marmara Denizinde görülmektedir. Marmara’nın yüzey suları üç tabakaya ayrılmaktadır. Yüzeyde 10 – 11 m derinliğe kadar aynı sıcaklık 19.6 °C , bunun altında sıcaklık süratle 18 metrede 18 °C ye , 27 metrede 17 °C ye , 50 metrede 16 °C ye düşmekte ve bu derinlikten itibaren 220 – 350 metreye kadar tekrar yavaş yavaş alçalarak 14.2 °C ye inmektedir.
Marmara Denizi klavuzu Ahmet RASİM’ e göre doğu rüzgarları Karadeniz’in nispeten soğuğu olan akıntılarını şiddetlendirmek suretiyle Marmara denizinde batıya doğru mevcut yüzey akıntılarının süratini arttırarak yüzey sularının sıcaklığını arttırmaktadır. Halbuki batı rüzgarlarının esmesi anında ise Marmara denizinin sularının sıcaklığı yükselir.


Tuzluluk

Marmara denizinin yüzey suları az tuzludur. 10 – 15 metre derinliğe kadar tuzluluk sabit gibidir : %0.22 kadar. Ondan sonra süratle artarak 30 metrede % 37.5 i bulur.bu derinliğin altına kadar tuzluluk 150 metreye kadar %0.38.5 a çıkmakta ve daha sonrasında aşağı yukarı bu miktarı muhafaza etmektedir.


Akıntılar ve yoğunluk


Ege denizinin Karadeniz’e birleştiren boğazlarla Marmara denizinin bu iki deniz arasında mevcut seviye ve yoğunluk farklarından ileri gelen çok ehhemmiyetli akıntılara maruz kalacakları tabidir. Gerçekten eskiden beri bilindiği gibi Karadeniz’den ege denizine doğru boğazlardan ve Marmara’dan geçmek üzere bir yüzey akıntısı ve ters yönde de bir dip akıntısı mevcuttur.
Yüzey akıntıları rüzgarların şiddet ve istikameti aynı zamanda Karadeniz ile ege deki seviye farklarıyla idare etmektedir. Karadeniz’den gelen yüzey akıntısı İstanbul boğazından çıkarken Marmara’da yelpaze şeklinde yayılırlar ve Çanakkale boğazına girmek üzere tekrar toplanır. Akıntının hızı kuzeyden esen rüzgarlarla bilhassa poyraz ile artmakta, batı ve güney batı rüzgarlarıyla azalmaktadır. Bundan başka Karadeniz’de seviyenin yükseldiği zamanlarda süratin artacağı tabidir. Bu akıntıların sürati saatte yaklaşık 750 m ile 2500 m arasında değişmektedir…Çanakkale Boğazı’ndan giren Akdeniz tuzlu suları, giren sularla Marmara alt suları arasındaki yoğunluk farkına ve Marmara alt sularının tabakalaşmasına bağımlı olarak topoğrafya boyunca dengeye ulaştıkları derinliğe kadar batarlar… Yoğunluk farkının fazla olduğu durumlarda giren sular tabana kadar batabilir, aksi halde ise orta derinliklerde dengeye ulaşabilir...


Su sirkülasyonu ve mevsimsel değişim


Kış aylarında Çanakkale Boğazı yoluyla gelen Ege suları yıllık maksimuma ulaşır ve havza sularından ağırdır. Bu nedenle kış aylarında giren sular havzanın batı tarafında hemen tabana çöker ve düşük sıcaklık-yüksek tuzluluklarıyla ayırt edilebilir. Kış aylarında çöken bu sular havzanın en doğusunda bulunan çukuru doldurur. Tuzluluk maksimumu batıdan doğuya doğru azalan büyüklüğüyle 50-200 metrelerde yer alır. Orta derinliklerde kama biçiminde az tuzlu sular yer alır.
Kuvvetli rüzgarların etkisi ile üst tabaka sularının tuzluluğu kış aylarında, özellikle Çanakkale Boğazı’na doğru, 26 ya kadar yükselir. İstanbul Boğazı önlerinde ise Karadeniz'in etkisi nedeni ile tuzluluk düşüktür. Kış aylarında havzanın doğusunda tabana çöken sular daha sonraki aylarda doğuya doğru hareket eder. Bunun neticesi olarak Marmara Denizi'nin batısında yer alan çukur yeni gelen sularla dolduğu gibi ortadaki çukurda dolmuş ve hatta doğuda yer alan çukur ada taşmıştır. Baharda havzaya giren Ege suları hala ağır olmasına rağmen tabana çökecek kadar ağır değildir ve 700-800 metrelere kadar çökebilir. Havzanın batı yakasının tabanına yapışık olarak derinlere çöken yüksek tuzluluktaki sular kolayca ayırt edilebilir Bahar aylarında yüzey suları hidrografisi ve akıntısı kış aylarına benzerlik gösterir. Bunun nedeni güçlü rüzgarların baharın başında da bölgeyi etkilemeye devam etmesi ve İstanbul Boğazından gelen suların ortalama akısının maksimuma ulaşmamasıdır. İstanbul Boğazı’ndan gelen Karadeniz suları bir jet halinde havzaya girer ve daha sonra havza boyutlarında saat yönünde bir akıntı oluşturur .
Yaz aylarında havzaya giren sıcak ve tuzlu Ege suları havza içinde ancak belirli derinliklere çökebilir. Çanakkale Boğazı'ndan Marmara Denizi'ne giren Ege Denizi kaynaklı sular 150m ile 500m arasında yüksek tuzluluk hücreleri olarak gözlenir. Marmara Denizi'ne giren sular ikiye ayrılıp bir kısmı Marmara Adası'nın güneyinden bir kısmıda diğer mevsimlerde olduğu gibi Marmara adasının kuzey batısından havzaya karışır. Çevresindeki sularla karışım nedeniyle yoğunluğu değişen bu sular farklı farklı derinliklere çöker.Daha derinlerde gözlemlenen tuzluluk anomalileri kış sonlarında çöken sular tarafından oluşturulmuştur.Bu ayda yüzey tuzluluğu kış ve bahar aylarına nazaran daha düşüktür ve 20-22 arasında değişir. Ancak Marmara Adası'nın güneyindeki sığlık bölge ile körfezlerde 24 e kadar yükselmiştir. Tuzluluk dağılımından çıkarılabilecek akıntı sistemi, havza boyutlarında ve saat yönünde hareket eden bir dolaşımın hakim olduğunu gösterir. İstanbul Boğazından çıkan jet önce güney-batı istikametinde havzanın güney kıyılarına ulaşır. Daha sonra kuzey-batı yönüne döner. Bu genel akıntının güneyde yer alan körfezleri etkilemediği görülmektedir. Sonbahar aylarında Ege Denizi'nden gelen suların yoğunluğu havzanın alt tabaka sularının yoğunluğundan daha azdır. Bu nedenle bu mevsimde gelen sular havza için derinlere çökemez ve halokilinin hemen altından havzaya girer ve burada tuzluluk maksimumunu oluşturur. Bu seviyeden giren sular havzanın ortalarına kadar ilerlemiş ve geniş bir alanı kaplamıştır. Kış aylarında tabana çöken sular sonbaharda Marmara Denizinin ortasındaki çukuru doldurmuştur. Çanakkale’den gelen sularla doğrudan yenilenmeyen orta derinlikteki sular az tuzlu olarak yer alır.Sonbahar aylarında rüzgar gerilimi zorlaması oldukça düzensizdir ve etkisini dolaşımdaki hızlı değişmelerle gösterir.
Aklı başında 1 ziyaretçigelmiş
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol